II. Kaçak Liderin Portresi

4.7K 355 124
                                    

II
Kaçak Liderin Portresi
Falling Infinite

"Hepimize bir kere ihanet etti. Kaçtığı gibi isyana katılmadığını nereden biliyorsun?" Anka'nın kulaklarında ardı ardına yankılanan bu söz, kalbinde giderek büyüyen bir ağrıya sebep oldu. Bu ağrı birkaç saniye içinde yine küçük küçük etkisini yitirse de kalbi saatlerce kasılı bir hisle kalakaldı.

Kaya dahi bu soruyu birkaç saniyeliğine de olsa sorguladı. Anka'nın önündeki iki merdiven basamağından atlayarak Elçin'in yanına gelişini boş gözlerle izliyordu. Anka, "Bak." dediğinde sesi, cümlelerinin aksine yumuşaktı. "Buraya senin liderliğine rakip olmaya ya da size zarar vermeye gelmedim. Kötü durumdasınız. Saldırıya uğradınız. İsyan dışarıda ve artık savunmasızsınız."
"Kendimiz halledebiliriz."

Anka güldü. Bunun Elçin'i daha da sinirlendireceğini anlamıştı ama kendine hakim olamadı.. "Böyle söylemeni anlıyorum. Ama gördüklerim... benim gördüklerimi gördüğünde sen de benim söylediklerimi anlayacaksın." diye devam ederken de ara ara gülüyordu. Sonra bir iki damla yaş göz pınarlarından hızla firar edip kayboldu. O, gözlerinin altını hızlıca silerken; Elçin, dudaklarını araladı, diyecek söz bulamadan geri kapattı. Anka, daha düz ve düşük, ama eskisinden de boğuk bir sesle anlatmaya devam ediyordu, bir merdiven önü konuşmasına göre olaylar fazla derinleşti: "Ben UVAT'tan ayrıldıktan yarım yıl kadar sonra neden UVAT'ın enstitüden çıkışınızı yasakladığını ve vakalarınızı durdurduğunu bilmiyorsun. Ama ben biliyorum."

Dikildikleri dar koridorun sonundaki büyük odadan gelen uğultular kesildiğinde Elçin bir anlığına oraya gözlerini çevirdi. Sonra Kaya'ya döndü, göz göze geldiler. Elçin, ona doğru ilerledi. Yelkenleri suya indirdiği an buydu: "Söz konusu o olsa bile..." derken Anka'yı kastediyordu, "Onu UVAT'ın kurallarına ve bizim iyiliğimize karşı korumayacağına söz veriyor musun?" Tüm konuşmaları bir hayalet gibi izleyen Şebnem bu sorudan sonra şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Kaya, gözlerini Elçin'den ayırmadan net bir şekilde cevapladı onu: "Elbette."

Elçin, Anka'nın üzerindeki kesilmiş UVAT sembollerine hayal kırıklığı bile baktı. Boğazlı üniformasında iki köprücük kemiğinin birleştiği yerde mavi ve kırmızı rengindeki kelebek broşuna gözlerini dikti. Sağ elini yavaşça bu broşa doğru uzattı. "Bunu çıkartmalısın." dedi.
Anka aceleyle broşu çekip çıkartırken "Özür dilerim." diye fısıldadı. "Unutmuşum."
"Unutma Anka. Bundan böyle sadece ve sadece UVAT'a sadıksın. Tekrar." Kaya, broşun Anka'ya o dönem UVAT'taki eğitmenlerinden olan Duygu Güneş'in mezuniyet hediyesi olarak verdiğini biliyordu. Onu savunmak için atılacaktı ki sonra birden duraksadı. Aynı Duygu Güneş'in yıllar önce hain ilan edildiğini hatırladı. Anka'nın broşu takması onu da rahatsız etti.

"Anka!"
Anka, arkasından gelen ince sesi duyunca neşe ve hüzün ile karışık daha önce hissetmediği bir duyguyla tanıştı. Arkasını dönmüş ve ona doğru hızla koşup sarılan, zayıf, ondan biraz uzun, sarışın kıza kollarını sarmıştı: "Alara!" Şebnem de onlara katıldığında Alara az önceki bağırışın tekrarladı: "Şebnem! İkinizin sesini duyduğumda emin olamadım bile."

Büyük odadan meraklı bakışlar koridora yönelirken Elçin gözlerini Kaya'dan çekip hararetle konuşan Anka, Şebnem ve Alara'dan yöneltti ve şüpheyle kısılan gözleri ile huzursuzca sallanarak izledi bu buluşmayı. Kaya da onu çekinceyle izliyordu ki başını hafifçe eğerek fısıldadı: "Sadece... sorduğun soru. Anka ile bir alakam yok, artık arkadaşım bile sayılmaz."

Elçin'in dudakları o şeklini alırken "Arkadaşın bile mi değil? Hah. Bunu beklemiyordum." dedi. "Bizim ona ihtiyacımız olduğunu söyledin değil mi? Bunun üzerine bir düşün Kaya. Benim ihtiyacım yok Anka'ya. Ben aramadım." Elçin, Kaya'nın afallamasından yararlandı. Merdivenlerden inerek UVAT askerlerinin toplandığı büyük odaya girmeyi reddetti ve gözden kayboldu.

GEN | ÜÇLEMENİN TÜM KİTAPLARI düzenleniyorWhere stories live. Discover now