XXI. Güneş doğunca

549 67 117
                                    

21. Bölüm Özel Şarkısı: R.I.P 2 my youth, the neighbourhood

Güneş doğunca

Hava daha karanlık olsa da sabahın erken saatleriydi. Anka, altın rengi işlemeli siyah bir pelerinin süslediği uzun siyah elbisesi ile enstitünün bahçesine indiğinde, siyah iki jeep onları bekliyordu. Tek tük asker onları uğurlamak için bahçedeydi, Anka onlara tebessüm etti ve başıyla selam verdi, ardından enstitünün kapısındaki kalabalığa doğru ilerledi.

"Ben hazırım." dedi ve tuttuğu nefesini geri bıraktı. Stresli olduğu her halinden belliydi. Anka, enstitü kapısında nöbetçi askerlerin biraz gerisinde onları bekleyen tanımadığı iki asker ile göz göze geldiğinde endişe ile gözlerini kaçırdı. Kaya, Anka'yı kolundan tutup nöbetçilerin arkasındaki siyah ve kırmızı ağırlıklı üniformalı askerlerden uzaklaştırdı ve konuşmaya başladı.

"Gördüğün askerler Dore'nin askerleri. Ivanova ve Atasay soyu düştüğü için Hunter soyu askerlere emir vermiş."

"Ne emiri?" diye sordu Anka. Bu sırada askerlere bakıyordu.

"Sana güvenmiyorlar. Muhtemelen Artemis'in Dore'ye ettiği ihanetlerden dolayı suçlanacaksın." Anka kaşlarını kaldırdı.

"Günah keçisi ben oluyorum desene."

"Bak, yanına ne beni ne Boğaç'ı ne de Yekta'yı alıyorlar. Jeeplerden birine sen ve askerler binecek." Anka kaşlarını çattı ve "Yalnız mı olacağım?" Kaya başını hayır manasında salladı.

"Pars bir Hunter. O da senin yanında olacak." Anka, başını sallamakla yetindi. Zaten yeterince korktuğu yetmiyormuş gibi Hunter soyu onu arkadaşlarından da ayırmıştı. Enstitüdekilerle vedalaşıp jeeplerin yanına gittiklerinde Dore askerlerinden biri Anka'nın kolunu tuttu. Anka, ani bir hareketle askerin kolunu ters çevirip belindeki silaha uzandı. Fakat Boğaç hızla onun kolunu tuttu ve Anka'yı durdurdu.

"Sakın." diye mırıldandığında Anka hayretle Boğaç'a baktı. Asker, kolunu Anka'dan kurtarıp bir iki adım geri gittiğinde Boğaç Anka'ya yaklaşıp fısıldadı:

"İnan bana silahını şimdi kaybetmek istemezsin." Boğaç'ın söyledikleri Anka'yı ürkütmüştü. Anka elini belindeki silahından çektiğinde Boğaç askerlere döndü ve onlara bir bakış attı. Pars ise askerlere çenesiyle jeepi işaret etti.

"İlerleyin, ikiniz de en öne biniyorsunuz."

"Ama efendim, emre göre Oksana'nın..." Pars kaşlarını çattı ve askerlerin sözünü kesti.

"Belki Ecem yaşından dolayı büyük olduğu için soyun başında olabilir ama benim emir verme yetkim, sayın asker, onunkinin de üstünde. Çünkü benim babam soyun kurucusuydu, Eceminki değil. Şimdi, dediklerim yapılacak." Askerler, Pars'ın tepkisi karşısında afallamışlardı. Sessizce siyah jeepin önündeki koltuklara bindiler. Askerlerden biri sürücü koltuğuna diğeri ise yanına oturduğunda Pars, jeepin arka kapısını açtı ve Anka'ya işaret etti.

"Gidelim, Oksana Simurg Ivanova." Anka jeepe binerken son bir kez arkalarındaki Boğaç, Kaya ve Yekta'ya baktı.

Pars, en sağa cam kenarında oturan Anka'nın yanına binip kapıyı kapattığında ikisi de gergindi. Sürücü koltuğunun yanındaki asker Anka'ya ve Pars'a bakış atıp önüne döndü ve yanındaki askere "Gidebiliriz." dedi. Arabanın motoru çalıştığında Anka tedirginlikle Pars'a baktı. Pars ise aklına gelen şeyle güldü.

"Eğer Egemen burada olsaydı çok büyük sorun çıkardı." diye fısıldadığında Anka gülmeden edemedi.

Sessiz araba yolculuğu boyunca diğer jeepte de durumlar gergindi. Arabayı kullanan Yekta parmaklarını ritmik bir şekilde direksiyona vuruyor, virajları olması gerektiğinden keskin alıyordu.

GEN | ÜÇLEMENİN TÜM KİTAPLARI düzenleniyorWhere stories live. Discover now