I : Komutan

926 93 51
                                    

"Ben Oksana Simurg Atasay. Bu video tüm büyük metropollerin hepsinde yayımlanıyor. Sizlere malüvranın çözümü ile geldim.

Malüvra soyum olan Ivanova ve Atasay Hunterlar tarafından bastırıldıktan sonra Dore tarafından yayıldı. Malüvranın tek çözümü ise bende. İlacı almak istiyorsanız, direnişi ve isyanı desteklemek zorundasınız."

Komutan

Anka; yüksek gökdelenlerden, parlak camlı binalardan gözlerini ayıramıyordu.

Sarp'ın ölümünden sonra şehre ve şehre yakın alanların hiçbirine gelmemişti ve bu neredeyse bir yıl demekti. Kaya'ya baktı.

"Neredeler?" diye sordu.

"Dore'nin askerlerinden ve UVAT'ın dördüncü neslinden saklanıyorlar." Anka ironik bir şekilde güldü.

"UVAT 4. nesil... Hayatımda bu kadar uyduruk çok az şey duydum." Kılıcını kınından çıkararak yüksek gökdelene baktı Anka, tekrardan.

"Neredeler?"

"Binanın en alt katında." dedi Kaya.

"Öyleyse gidelim."

Binanın içine girdiklerinde yaşlıca bir adam onları karşıladı.

"Direniş, hoş geldiniz." Anka, başını hafifçe eğerek adama selam verdi ve yaşlı adamı takip etmeye başladılar. Adam, asansörü çağırdı.

"Bildiğiniz üzere, Dore direnişi ve isyanı destekleyen herkesi öldüreceğini söylediğinden bu yana tüm işleri gizli yürütüyoruz." Adam, duraksadı. Herkesin gelen asansöre bindiğinden emin olduktan sonra asansöre bir şifre girerek en alt kata bastı.

"Yine de bir korkumuz yok." Anka, yaşlı adamın söyledikleri üzerine gülümsedi.

"Artemis'i ve Adal'ı tanıyoruz. Onların veliahtlarını desteklemek bizim için bir onur." Asansör açıldığında uzun ve karanlık bir koridorla karşılaştılar. Anka, tereddütle Kaya'ya baktığında Kaya elini Anka'nın omzuna koydu.

Yaşlı adam önde, Kaya ve Anka arkada ilerlemeye başladıkça otomatik ışıkların bir kısmı koridoru çirkin sarı bir ışıkla az da olsa aydınlatıyordu.

Anka, kısık ve tereddütlü bir ses tonuyla "Anne ve babamızı nereden tanıyorsunuz?" dedi.

"Ordudan. Julie çok yetenekliydi, babanı da tanıyorum. Adal ile de bir dönemler aynı ordudaydık." Anka boğazındaki yumrunun geçmesini umarak yutkundu.

"Babamın ismi neydi?" diye sorduğunda sessizlik oldu. Işıklar birden kapandığında Anka geriledi, korkmuştu. Yaşlı adam karanlığın içinden konuştu:

"Babanın ismi Cihan'dı. Cihan Atasay. Başarılı bir askerdi." Anka cevap vermedi. Kısa bir süre sonra ışıklar açıldı. Adam, koridorun sonundaki kapıya bir şifre girdi ve kapı açıldı.

Anka ve Kaya karşılarındaki rutubetli depoya şaşkınlıkla baktılar.

"Burası, malüvralı kimsesiz çocukların bir kısmını sayenizde tedavi ettiğimiz yer." Anka içeriye birkaç adım attı. Gözleri dolmuştu.

"Size geri kalan aşıları ve ilaçları verelim öyleyse." dedi boğuk bir sesle ve Kaya'ya baktı.

Kaya, elindeki metal el çantasını adama uzattı.

"Şifre 487230. Kapağı açıldıktan sonra tüm aşıları kullanmanız için 15 gününüz var." Yaşlı adam başını salladı ve çantayı aldı. Gözlerinden ne kadar mutlu olduğu okunuyordu.

Anka, depoda gözlerini gezdirdi. Gördüğü tanıdık poster ile duraksadı.

"Bu... poster... Dore'nin bunu toplattırdığını sanıyordum." Yaşlı adam posterin yanına yaklaştı.

"Direniş'in posteri. Dore toplattırdı ama biz her yere dağıtıyoruz." Anka, Kaya ile göz göze geldi.

"Biz gitsek iyi olur. Her şey için teşekkür ederiz."

Anka ve Kaya dışarı çıktığında normalden daha tedirgindi.

"İnsanlar biz liderleri sanıyor." dedi Anka, karanlıkta yürüyorlardı. Kaya'nın kaşları çatıktı. Anka'ya bakmadan cevap verdi:

"Daha da kötüsü seni Artemis beni ise Adal Ateş sanıyorlar."

ATV'lerine binip karanlık yolda ilerlemeye başladılar. Zifiri karanlığı aydınlatan tek şey ATV'lerinin soluk farlarıydı.

Anka, içinde tuhaf huzursuz bir hisle asfalt yolda ilerlerken bu tuhaf his git gide büyümüştü. Üç motorlu araç, hızla yaklaşarak iki ATV'nin de önünü kestiğinde Anka korkuyla Kaya'ya baktı.

"Sakince araçlardan inin." Motorlulardan bir tanesinin söyledikleri üzerine Anka ve Kaya ATV'lerden indi ve ellerini kaldırdılar.

"Sakin ol ve hiçbir şey söyleme, bana bırak." diye fısıldadı Kaya.

"Kimsiniz? Neden bölgemize girdiniz?"

"Bölgenize girdiğimizi bilmiyorduk." diye cevapladı Kaya, motorlulardan en öndekinin sorusunu. En öndeki kaskını çıkarıp elindeki el fenerini Kaya ve Anka'nın yüzüne tuttuğunda Anka gözlerini kırpıştırdı.

Karanlıktan dolayı ikisi de çocuğun yüzünü seçememişti.

"Seni tanıyorum." dediğini duydular çocuğun hayretle.

"Sen Oksana'sın." Çocuk fenerini indirip Anka'ya yaklaştığında Anka tedirgindi. Mavi gözlerini kısarak dibine yaklaşan çocuğa baktı.

"Direniş bölgesine hoş geldin, komutan."

"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
GEN | ÜÇLEMENİN TÜM KİTAPLARI düzenleniyorWhere stories live. Discover now