XII. Normal Günler

1.6K 212 12
                                    

XII
Normal Günler
Madness

3310

"Sonra isyancıları sorguladık. Biri gözlerimin önünde malüvradan öldü. Malüvrayı ilk böyle gördüm." Kaya, yatağında boş gözlerle tavanı izlerken yavaş yavaş anlatıyordu. Diğer duvara yaslı olan başka bir yatakta Ozan, uzanıyordu. Onu taklit eder gibi ellerini karnının üzerine koymuş ve gözlerini tavana dikmişti. Yeni doğan güneş, kirli pencerelerden yansıyarak odayı canlı bir turuncu rengine boyuyor ve yavaş yavaş üzerilerine düşerek onları ısıtıyordu.

"Bir daha görsen, malüvrayı tanıyabilir misin?"
"Bilemiyorum." diye yanıtladı Kaya. "Tilki, o isyancıdan bir not yolladı." diye devam ettiğinde Ozan'a başını çevirmişti. Ozan bunu hissedene dek ve gözleri karşılaşana dek konuşmadı. "Nasıl bir not?" diye sordu Ozan.
Kaya omuz silkti. "Anka'da. Onunla tanışmak istediğini söylemişti. Ürkütücü bir nottu."
Eski konumlarına geri döndüler. Gözleri yine tavanlara dikildi ve Ozan sormaya devam etti, Kaya yanıtladı: "Anka Tilki'yi tanıyor muymuş?"

"Hayır."
"Kaya sence isyana bulaşmış olabilir mi?"
"Hayır. Kesinlikle. Bana öyle olmadığını söyledi. Ona inanıyorum."
"Peki RECen? Anka'nın videolarının olduğu?"
"Onu bana Şebnem verdi. Bugün geri versem iyi olur."
"Anka biliyor mu?"
"Evet, ondan saklamadım." Kaya, Anka'nın soy sistemleri hakkında söylediklerini hatırladığında midesinin üzerindeki parmakları pençeleşerek derisine bastırdı. Yüzünü buruşturdu. "Not hakkında konuşmalıyız ama." dedi.
"Konuşulacak pek bir şey yok. İsyancıların peşine düşebilecek durumda değiliz. Onların peşimize düşmemesini ummaktan başka yapabilecek bir şey yok."

"Peki malüvra?"
Ozan nefesini üflerken başını iki yana salladı. "Hiç umut vaadetmiyor Kaya. Hem zaten... ne yapabilirdik ki?"
"Dore'yi duydun değil mi? Bir soy sistemi?"
"Kamplardayken işlenen tarih derslerinde sadece. Şu Endo ve Akım'dan bahsedildiğinde."
"Her neyse. Malüvraya karşı aşılı olduklarına dair söylentiler varmış, Anka söyledi."
"Onlar soy sistemi Kaya, hastalığa çare bulmuş olabilirler. Yakında bunu satmak bile isteyebilirler."
"Bilemiyorum dışarıda öyle gibi durmuyordu durum. Kontrolden çıkmış gibiydi."
"Malüvranın kendiliğinden ortaya çıkmadığını anlayabiliyorum ama daha fazlası hakkında fikir yürütemem. Diğer soy sistemleri hakkında bir şey söyledi mi Anka?"

Kaya, ayaklandı. "Pek değil." Üniformasını dolaptan çıkartırken masasının üzerinde duran REC'en'i eline aldı, baktı.
Anka, elindeki nota baktı. Onca cümlenin arasında iki tanesi özellikle canını sıkıyordu:
"İsyanların yanında olmamanız birbirimize ne kadar benzediğimiz gerçeğini değiştirmiyor. Safir Lacivert."
"Tilki her kimse beni daha önce görmüş olmalıydı." diye fısıldadı. Şebnem'i bir kenara çekmiş ve elindeki notu sallayarak bunları söylemişti. Şebnem çevresine baktı. Notu Anka'dan aldı ve Anka'nın işaret ettiği satırları okudu. "Haklı olabilirsin." dedi. "Ama biz tanımıyoruz. Tanısak hatırlardık."

"Onu Sarp tanıyor olabilir mi?" Şebnem ellerini iki yana açıp bilmediğine işaret eden anlamsız mırıltılar çıkardı. Sabahın erken saatleriydi. Sönmüş ateşin çevresinde yavaş yavaş toplanan UVAT askerlerinin arasında bir çift göz merakla, köşede çatık kaşlarla fısıldaşan Anka ve Şebnem'e dikiliydi. Küçük UVAT askerleri ise ateşin çevresinde birbirlerini kovalamakla meşguldu. Bu bir çift göz, çocuklardan birini -aralarındaki en küçükleriydi- kucaklayarak yanına oturttu ve Anka ile Şebnem'e seslendi. Şebnem, kızıl saçlarını savurarak omzunun üzerinden ona dönerek gülümsedi: "Geliyoruz Alara!" Anka, elindeki notu cebine sakladı. Gergin bir yüz ifadesiyle ateşin başındaki Alara'nın yanına ilerlerken Şebnem'in son sözlerini başıyla onayladı.

Alara'yı taklit ederek yanlarına bağdaş kurduklarında birkaç şüpheli UVAT askeri onlara doğru döndü ve yerlerinde rahatsızca kıpırdandılar. Alara'nın kucağında oturan küçük kız çocuğu gülümseyerek bu iki yeni yüze el salladı. "Bu Bade." dedi Alara.
"Benimle kalan kız çocuğu. UVAT'ın da en küçük üyesi."
"Ne şirin!"
Anka, ateşin peşinde koşturan on yaşlarında, sarı saçları örgülü kızı işaret etti. "Ella. O da bizimle kalıyor."
"Saçlarını sen mi ördün?"
"Evet." Alara dişlerini göstererek gülümsedi. Bade hareketlenince diğerlerinin arasına karışmasına izin verdi. Dizlerini toparlayarak kollarıyla sardı. Bir başka çocuğu işaret etti: "Bak o, uzun saçlı çocuk da Meriç. O da Kaya ve Ozan ile kalıyor."
Çocukları izleyen Anka, bir an çevresine bakındı. "Onlar nerede bu arada?"
"Az önce Ozan laboratuvara gitti. Siz Şebnem ile konuşurken. Hatta bir ara size de baktı. Kaya ise hala odasında sanırım. Onu hiç görmedim." Şebnem ve Anka suskunlaştığında devam etmek zorunda gibi hissetti: "Dün toplantıda da biraz kötü gibiydi." diye mırıldandı.

GEN | ÜÇLEMENİN TÜM KİTAPLARI düzenleniyorOn viuen les histories. Descobreix ara