XV. Artemis ölmedi

563 78 88
                                    

15. Bölüm Özel Şarkısı: Sound Of War - Fleurie, Tommee Profitt

Artemis ölmedi

Anka, Yekta ve Pars'ın ATV'leri enstitünün önünde durduğunda enstitü duruldu ve birçok meraklı göz Anka'nın üstüne çevrildi.
Anka, başı dik ve gözleri sadece enstitünün kapısına odaklı yürürken Tilki arkasından seslendi.

"Anka!" Anka, Tilki'yi duymamazlıktan gelirken "Ne halin varsa gör." diye mırıldandı ve enstitünün içine girdi.

Önceki gün yaşananlardan sonra kimse Anka ile konuşmaya cesaret edemiyordu. Anka bu olaydan sonra, Tilki ile ne göz göze gelmiş ne de bir kelime etmişti.

Anka odasına girdi ve dolabından bir elbise çıkardı. Yerlere uzanan beyaz ve altın işlemeli kumaştan elbise dantelli kolları ile boynunun biraz altında bitiyordu.

Anka elbiseyi giyerek boy aynasına yaklaştı. Korkak adımlarla aynanın önünde durdu ve aynaya baktı.

Dağınık saçları tel tel önüne düşüyor gözlerinin maviliğini de gölgelendiriyordu. Anka saçının ucundaki lastik tokayı saçlarından çekti ve önüne gelen saçlarını da arkaya attı. Gelen tık tık sesi ile gözlerini kapıya çevirdi.

"Gir." Tilki, içeri girdi. Anka, kapının yanında ona şaşkın şaşkın bakan Tilki'yi görünce hiçbir tepki vermeden önüne döndü.

"Asla vazgeçmeyeceksin değil mi?" dediğinde Anka, aynadan Tilki'nin yansımasını görebiliyordu. Tilki bir şey söylemedi ancak Anka sözlerine devam etti.

"Seni askerlerinin yanında yendim, Tilki. Gözünün yaşına bile bakmadan." Anka, aynadan gözünü çekti ve Tilki'ye yaklaştı.

"Sana kılıç çektim. Sen ise şu anda yanıma geliyorsun ve merak ediyorum: Neden?" Anka, cevabı duymak için Tilki'nin gözlerine baktı. Kaşları çatıktı ve bir bal mumunu andıran ifadesiz yüzünde tek bir mimik bile oynamıyordu.

"Aynı ilk tanıştığımız gündeki gibi ciddisin." dedi Tilki, alakasız bir şekilde.

"Evet, ancak bu sefer senden korkmuyorum." Anka hızla Tilki'nin yanından geçerken Tilki,Anka'nın kolunu yakaladı.

"Benim diyeceklerim bitmedi, Anka." Anka bir iki adım geriledi ve Tilki'nin söyleyeceklerini dinlemeye başladı.

"Şebnem için üzgünüm ve özür dilerim. İnan bana son isteyeceğim şey seni üzmek olurdu. Şebnem'in senin için ne kadar değerli olduğunu biliyorum, ona zarar vermek istemedim. Sana da zarar vermek istemedim." Anka kaşlarını çattı. Yüz ifadesi hala donukken ve gözlerinden hiçbir duygu okunmazken Tilki Anka'nın tepkilerini ön göremiyordu.

"Biliyorum, Ege. Beni üzmenin senin isteyeceğin son şey olduğunu biliyorum." Tilki, Anka'nın bu söyledikleri üzerine tebessüm etti. Ama Anka sözlerini bitirmemişti.

"Ama, kendi onurunu kurtarmanın ve Dore'nin canını yakmanın ilk istediğin şey olduğunu da biliyorum. Dolayısıyla sen son isteyeceğin şeyi yaparak bana zarar vermedin. Hep istediğin şeyi yaparak bana zarar verdin." Tilki, beyninden vurulmuşa döndü. Dudakları suçlu bir çocuk gibi büzülmüş, kalkık kaşları inmişti. Gözlerini Anka'dan kaçırdı. Anka, Tilki'den uzaklaşıp odanın penceresine doğru ilerledi.

"Başka bir şey yoksa, git lütfen."

Sonunda, vakit öğleye doğru biraz daha yaklaşırken camın önündeki Anka enstitüye yaklaşan direniş çetelerini gördü.

Yüzlerce kişiden oluşan bu asker konvoyunun gürültüleri enstitüdeki askerlerin meraklı bakışları arasında içeri girdi. Tilki, Ozay'ın yanına gidip çatık kaşlarla onunla konuşurken odasının camında Anka da onları izliyordu. Tilki artık her ne duyduysa gözlerini camdaki Anka'ya çevirdi ve onunla göz göze geldi. Anka, pencerenin önünden ayrılarak enstitünün bahçesine inmek için odasından çıktı.

Enstitünün dışındaki mermer merdivenlerin önünde durduğunda önceki günü anımsadı. Ozay ve Tilki Anka'ya bakıyordu. Anka enstitünün önünde asılı olan çana uzandı.

Çan çalmaya başladığında ise yüzlerce asker Anka'ya baktı.

Enstitü çanı yapılacak önemli duyurular için kullanılırdı. Genelde askerlerin kullanması yasaktı hatta liderler bile kullanamazdı, Kaya dışında.

Ancak şimdi, durum farklıydı. Askerlerin arasındaki gürültü bir bıçak gibi kesildiğinde uğuldayan rüzgar bile durulmuştu.

Anka başını yukarı kaldırdı ve askerlere baktı.

"Hazır ol."

Askerler bu komutu duyduklarında hazır ol pozisyonuna geçtiler. Anka'nın ne yaptığını sorgulayan Pars, Yekta, Tilki ve Ozan ise birbirleriyle bakışıyor ancak hiçbir şey söyleyemiyordu.

"Dün, isyanın komutasını elime aldım ve bugün bunu bizzat ilan ediyorum." İsyan askerleri arasında birkaç ses yükseldiğinde Anka bağırdı:

"Size susun dedim! " Gürültü yavaş yavaş kendini önceki sessizliğin kucaklarına bıraktı fakat bu uzun sürmedi. On yedili yaşlarında esmer bir isyan askeri bir iki adım öne çıkarak bağırdı:

"Biz ancak Tilki'den emir alırız, senden değil!" Askerin bu atılımı ile Anka kılıcını çekti.

"Götürün bu askeri." Direniş askerlerinden birkaçı isyan askerini kollarından tuttu ve çekiştirerek enstitünün arka kapılarından birinden içeriye soktular.

Tekrar sessizlik...

"Şimdi, bana sadık olan tüm askerler silahlarını kaldırsın."

Birkaç saniye hiçbir hareket olmadı. Fakat, sonra, Ozay silahını yukarı kaldırdı ve ardından tüm direniş çetesi onu izledi. Yekta, Pars, Ozan ve diğer UVAT askerleri de aynı şekilde silahlarını kaldırdığında isyandan da birkaç kişi silahlarını kaldırmıştı.

Ancak Tilki ve isyan askerlerinin büyük kısmı Anka'ya olan direnişini sürdürüyordu. Anka, Tilki ile göz göze geldi. Tilki'nin çatık kaşlarının altından parlayan siyah gözleri Anka'yı ürkütmüştü ancak bu saatten sonra ikisi de geri dönüşün olmadığının farkındaydılar.

"Bu günden itibaren İtaat ve UVAT 4. nesil bizim düşmanlarımız ve sonuna kadar savaşacağız. Aileniz için, malüvradan ölen halkımız için, Alara için, Elçin için, Şebnem için, Duygu Güneş için ve en çok da bizim için..." Anka'nın söyledikleri üzerine kalabalıktan güçlü nidalar yükseliyor ve bu nidalar Anka'nın sesini daha da yükseltiyordu.

"Sizi eğiteceğiz. Hepiniz savaşa hazır olacaksınız. X timi, Işık soyu, Armand Hunter, çeteler, isyan, Atasay, Ivanova ve Ateş soyları artık hepsi bir Direniş üyesi."

"Ve... ben, Julie Ivanova Atasay'ın kızıyım. Julie Ivanova hayatta olmayabilir ama Artemis ölmedi. Ben, buradayım. Artemis'e saygı duyan herkes bana da saygı duymak zorunda."

Enstitünün dışında küçük bir çamlığın içinde Mahir ve Kaya Anka'nın yaptığı bu konuşmayı izliyordu. Mahir, şaşkınlıkla Anka'yı izlerken ona göre daha korkmuş olan Kaya'ya sordu:

"Anka'nın nesi var?"

"Dore, Anka'nın belki de dünya üzerinde en çok sevdiği kişinin ölümüne sebep oldu."

"Eğer bu kız, benim tanıdığım Artemis'in kızıysa elinden geleni ardına koymayacaktır." Mahir Kaya'ya göz ucuyla bakarak tekrardan Anka'ya çevirdi gözlerini ve konuştu:

"Yazık, Dore kendi ayağına sıkmış."

Kaya ise gözlerini Anka'dan ayırmıyordu. "Söylediğiniz kural törenini ne zaman gerçekleştireceğiz?"

"Şimdi. Ardından ikiniz de resmen Ateş ve Atasay soyuna dahil olacaksınız ve Dore tahtı üzerinde kesin hakkınız olacak." Kaya'nın kulaklarında Anka'nın söylediği sözler yankılanıyordu:

"Ivanova ve Ateş soyları bir Direniş üyesi...Artemis'e saygı duyan herkes bana da saygı duymak zorunda..."

Kaya, gözlerini Anka'dan ayırdı ve Mahir'e baktı.

"Tahtı istiyoruz."

GEN | ÜÇLEMENİN TÜM KİTAPLARI düzenleniyorOn viuen les histories. Descobreix ara