VII. Kaçaklar Neden Kaçar?

3.1K 252 87
                                    

VII
Kaçaklar Neden Kaçar?
Atlas

Yol boyunca görülen terk edilmiş evlerin ve arabaların insanda bıraktığı boşluk hissi ve ağaçların arasında başıboş aklı pek de yerinde görünmeyen birkaç insanın bilinçsizce dolaşması dışında dünyanın öbür ucuna giden yolculuk sorunsuz geçti. Karme, Juliet ve Titan takımları arazinin içinde dağılırken merkez sayılabilecek bir noktada; Elçin, Alara, Pars, Kaya ve Ozan toplanmış yaşananları konuşuyordu.

Kaya, saçlarını karıştırarak çevresine bakındı. "Hiçbir şeyi önemsemiyor gibiler." diye söylendi. Yanındaki Ozan'ın ona olan bakışlarının keskinleştiğini fark etti. İlgisini; Alara, Elçin ve Pars'ın kafa yorduğu yeni enstitünün planlarından çekmiş başıyla hafifçe oldukça arkalarında kalan bir prefabrik toplantı binasına sırtını dayamış olan Anka'yı işaret etmişti.

"Konuştunuz mu?"
"Berbat geçti." Ozan şaşırmamış gibi dudaklarını büktü. Bu sırada Pars, planlarını katladı ve "Bir kere hepimize yetecek kadar kulübe bile yok." dedi.
Arkalarındaki dağı işaret etti. "Şu dağın içinde ise iki odalı bir sığınak ve küçük bir laboratuvardan başka bir şey de yok."
Alara, Pars'ı dürttü. "Neden söylemiyorsun?" diye fısıldadığında bunu diğerleri duymadı. Pars, işaret parmağı ile Alara'yı işaret etti. "Her küçük çocuk bir büyük asker ile birlikte bir kulübede olsun diyor."

Elçin boynunu uzatarak arkalarını işaret ederken söz aldı: "Göçebe bir esinti taşıyan bir yer burası. Ortada ateş yakılacak bir meydan var. Çevresinde de antik tiyatroyu andıran dairesel banklar döşeli. Bu dairenin arkasında ise yine alanı daire şekilde sınırlayacak kulübeler var. Eğer liderleri ve takımın iyi askerlerini bu alanlara adam gibi dağıtırsak isyancılar burayı bulma gibi bir durumda savunma planımız hazır olur."

Kaya başını salladı. "Mantıklı." diye mırıldandı. "Toplantı odaları, revir, silah depoları nerede?"
"Dağın içinde."
"Oraya ve kamp alanına ayrı nöbetçiler ayarlayalım. sırayla nöbet tutmamız gerekecek."
Alara dudaklarını ıslatarak başını hızlıca salladı. Boğazını temizledi: "Her şey sistemli olmalı eskisi gibi. Sabah 6 gibi kalktıktan sonra herkes gün boyu yapacak işlerinin başında olur. Ama bu sefer artık... sorumluluklarımız farklı. Birkaç kişi enstitünün dışında nöbet tutmalı. Birkaç kişi küçüklerin eğitimleriyle ilgilenir. Birkaç kişi yemek stoklarını bazıları da silah depolarını kontrol etmeli."
"Karme bence malüvraya odaklanmalı. Dağın içindeki laboratuvarın ne işimize yarayacağına bir bakarım."

"Bu konuda Anka ile de konuşmalıyız. Bize anlatacağı bir şeyler mutlaka olmalı." Kaya bunları söylerken ister istemez eli yine cebindeki kasete gitti. Yutkundu. Ozan, omzunun üzerinden Anka'nın sırtını dayadığı küçük revire baktı. Bu sefer Şebnem de yanındaydı. Onlara seslenerek gelmelerini işaret etti. Bu sırada Elçin ayaklandı. "Ben herkesi toparlayıp kararları anlatacağım." dedi.

Alara gülümsedi. Neşeli bir sesle atıldı: "Bu gece boyunca da oturur ve nöbet programlarını konuşuruz. Yarın yeni bir gün." Kıyametten sığındıkları bir enstitüye değil de tatil köyüne gelmiş gibiydi. Pars çehresine yerleşen soğuk bir tebessümle başını iki yana salladı. Anka ve Şebnem Elçin'in ayrıldığı bu yarım çemberden biraz daha uzakta durdular. Anka, kollarını birbirine bağlayarak soğuk sesiyle "Ne yapabilirim?" diye sorduğunda Ozan, ellerini iki yana açtı: "Anlatabilirsin." Bir senedir görmediği arkadaşına söylediği ilk cümlelerdi bu. Anka yutkundu. "Tabii." diye kısık bir sesle mırıldandı. "Malüvra'dan başlamamı istersin değil mi?" Ozan duraksadı. Önce sessizce kollarını kavuşturan Pars'a sonra onun yanında dikilen ve diğerlerine göre daha aydınlık bir yüzle Anka'yı izleyen Alara'ya baktı. Birisinin bu soruya olumsuz yanıt vermesini bekler hatta ister gibiydi. Kaya'ya gözlerini çevirmeden önce Anka'nınkilerle karşılaşınca duraksadı. Bu sırada Kaya, araya girmiş, "Ondan başlayabilirsin." demişti.

GEN | ÜÇLEMENİN TÜM KİTAPLARI düzenleniyorWhere stories live. Discover now