III : İtaat

765 89 69
                                    

İtaat

"UVAT destekçileri, sevgiler. Ben Ecem HUNTER: UVAT'ın en üst yöneticisiyim. Bildiğiniz üzere, kısa bir süre önce ortaya çıkan ve hızla yayılan bir video var. Oksana Atasay ve Baler Ateş'in Dore isimli soy örgütü hakkındaki suçlamaları. Bu suçlamaları aklamak için öncelikle Dore'yi ortaya çıkarmamız gerektiğini düşündüm. UVAT, Dore tarafından yürütülen bir askeri sistem ve ben de Dore'nin baş soyu HUNTER'lardanım.

Küçük özetimizi geçtikten sonra bu bilgiyi bilmenizin aslında hiçbirimiz için iyi olmayacağının da altını çizmek istiyorum. Çünkü bildiğiniz üzere soy sistemleri gün geçtikçe güçlü bir hal alıyorlar ve ne kadar kendilerini açık ederlerse o kadar hedef oluyorlar. Fakat soy örgütü olarak doğruluk ve dürüstlüğü tümüyle ilke edindiğimiz için bu gerçeği ortaya koyuyor ve Oksana Atasay ile Baler Ateş'in Dore ve UVAT hakkında yaptığı tüm suçlamaları reddediyoruz.

Oksana Atasay ve Baler Ateş soylarının suikaste uğramasından sonra ortadan kaybolan iki veliahttı. Bugün, onlar bulunduğuna göre Atasay ve Ateş soyunun konseydeki koltuklarını veliahtlarına takdim etmek bizim için büyük bir onur ve sevinç kaynağı olacaktır. Ancak, aileleri ve kendileri tarafından Dore'ye ve tüm insanlığa karşı işlenen suçların yargılanmasından sonra...

Son olarak sizleri itaate davet ediyoruz. Direnişe ve isyana katılmanız kaostan başka bir şey yaratmayacaktır."

Tilki, elindeki tableti kapatarak Yekta'ya verdi ve "Mükemmel!" diye mırıldandı ironik bir şekilde.

"Bizden sonra bir adım atmak zorundaydılar." dedi Yekta, Tilki'ye cevaben, elindeki tableti yanındaki sehpaya bıraktı.

Tilki, "Anka ve Kaya'dan bir haber var mı?" diye sordu. Bu sırada çadırından çıkmıştı. Yekta da onu takip ederek dışarı çıktı.

"Henüz bir haber yok." dedi çatık kaşlarıyla.
Tilki, karanlık gökyüzüne baktı. Tüm kamp karanlığa gömülmüş ve neredeyse herkes uykuya dalmıştı:

Şebnem, Arslan, Ozan, Yekta ve Tilki dışında.

"Şimdiye dek gelmiş olmalılardı." dedi rahatsız edici bir ses tonuyla. Ardından meydanda yakılan ateşin etrafında oturanların yanına doğru ilerlediler.

"Bir haber var mı? Kaya ve Anka'dan?" diye sordu Şebnem tedirginlikle. Tilki Şebnem'in normalden daha endişeli olmasını anlıyordu çünkü muhtemelen ilk kez Anka yanında Şebnem olmadan tehlikeli bir göreve çıkıyordu.

Tilki başını üzgün bir şekilde iki yana salladığında Şebnem yutkundu ve önündeki saçları önünden çekti elinin tersiyle. Gözünü ateşten ayırmamıştı.

"Peki." diye mırıldandı.

"Anka kendisi her şeyle başa çıkabilir." dedi Tilki, net bir sesle. Ardından ekledi:

"Endişelenmemize gerek yok."

Gün doğumuna kadar, saatlerce, tamamı rahatsız edici sessizliğin hakim olduğu ateşin başında oturdu. Kimse bir diğerinin aklından ne geçtiğini bilmiyordu. Sadece bir kere Ozan malüvra ile ilgili iyileşme gösteren hastaları kontrol etmeye çıktı birkaç dakika sonra geri geldi. Arslan, sabahın etkisiyle azalan ateşi harlamak için çıra aradı ve en sonunda Şebnem "Bu kadar yeter." diye mırıldanarak ateşin başından ayrıldı.

Aralarında en rahat görünenler Yekta ve Tilki'ydi. Şebnem, sırtına uzanan dalgalı saçlarını hızlıca topuz yaptı. Kampın ortasında bir ileri bir geri yürüyordu. Sonunda iki motor sesi ile herkes ayaklandı ve kampın girişine odaklandı. Girişteki iki gardiyan Anka ve Kaya'yı selamladığında hem Anka'nın hem Kaya'nın gülümsüyor olması diğerlerinin içini bir nebze rahatlatmıştı.

GEN | ÜÇLEMENİN TÜM KİTAPLARI düzenleniyorحيث تعيش القصص. اكتشف الآن