XIV. Tek

576 78 98
                                    

Tek

"Egemen." Tilki, arkasından gelen Arslan'ı duymazlıktan geldi. Enstitünün içinde odasına doğru ilerliyordu. Odasının kapısını açtı ve içeri girdi bu sırada Arslan da içeri girmişti.

"Ege." dediğinde tekrar, Egemen sinirle masasının üstündeki her şeyi devirdi. Süsleme biblolar, kağıt dosyalar, fotoğraflar hepsi yere inmiş ve büyük bir gürültü çıkarmıştı.

"Bana Ege deme Arslan, bana hiçbir şey deme." Arslan bir iki adım daha Tilki'ye yaklaştı.

"Özür dilerim, Egemen. Bak Anka kendinde de-"

"Arslan sus."

Egemen sıktığı sağ yumruğunu açtı ve safir bilekliği artık üstü boş olan masasının üstüne bıraktı. Bilekliğin sivri işlemeleri elini çizmiş, yer yer kanatmıştı. Tilki boğuk bir sesle, "Anka haklı. Tamamı benim suçum." dedi ve küçük bir çocuk gibi burnunu çekti.

Arslan ne yapacağını bilemiyor, hiçbir şey diyemiyordu. Dahası teselli etmesi gereken arkadaşına o da en az Anka kadar sinirliydi.

"Şebnem benim yüzümden öldü." dedi. Ardından devam etti.

"Ben hiçbir şey yapamadım, Anka'dan özür bile dileyemedim." Bu sırada daha fazla ayakta kalamamış, yere oturmuştu.

"Annem, Anka'yı korumamı söyledi bana. Ben ise hırsımla ona daha çok zarar verdim. Yalan da söyledim." Arslan kaşlarını çattı.

"Ne yalanından bahsediyorsun sen?" Tilki gözlerinde biriken yaşları elinin tersiyle sildi. Küçük bir çocuk gibi ağladığına inanamıyordu. Zaten olan her şey olduğundan Arslan'a Anka'ya yaptığı kötülüğü söylemekten de çekinmiyordu artık.

"Anka'ya patlamanın Kaya'nın fikri olduğunu söyledim. Oysaki Kaya, Anka'dan birkaç saat önce öğrendi durumu. Anka'ya söylememiz gerektiğini söyledi ama ben izin vermedim." Arslan ellerini yüzüne kapattı. Egemen, Arslan'ın sinirli olduğunu biliyordu fakat Arslan ona kızmadığı için minnettardı.

O gece yarısı, Anka uzun boğazlı elbisesini giydi ve üstüne deri ceketini aldı. Saçları yukarıdan topluydu ve gözlerinin üstlerine kalem çekmişti.

Uzun, karanlık koridorda ilerlerken ışıkların hiçbirini açmamıştı. Kimseyi uyandırmadan gitmeliydi.

Anka koridorun sonundaki merdivenlerden yukarıya tırmandı ve kat başka bir koridora açıldı.

Bu koridordaki odalar genellikle isyandaki askerlere aitti. Koridorun sonuna kadar ilerledi ve kapıyı tıklattı.
Çok geçmeden kapının arkasından birkaç tıkırtı geldi ardından kapı açıldı.

"Yardımına ihtiyacım var." Yekta, kaşlarını çattı ve kenara geçti.

"İçeri gel." Anka içeri girdiğinde Yekta onun sabaha oranla daha sakin olduğunu düşündü.

"Ne oldu?"

"Hani doğru bir hamle yapmamız gerektiğini söylemiştin ya..."

"Evet."

"Bir planım var. Ama beni X timinden birkaç kişi ile görüştürmelisin."

"Planın ne Anka?" Anka, yere bakan gözlerini Yekta'ya çevirdi.

"UVAT'la işbirliği yapan askeri bulacağım." Yekta dudaklarını birbirine yapıştırdı. Kısa bir sessizlikten sonra ise başını salladı.

"Bir şey daha var. Direniş kamplarına gitmem gerek bu gece." Yekta, başını salladı ve masasının üstündeki tabancayı alıp beline taktı. Ardından masasının yanındaki tüfeği de omzuna aldı.

GEN | ÜÇLEMENİN TÜM KİTAPLARI düzenleniyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin