XXVII. Sessiz kötülere bir şey olmaz.

522 63 141
                                    

MEDYADA ŞARKI VAR: CLAIM YOUR WEAPONS, CHRISTIAN REINDL

Yazar Notu: Bu bölümde, her ayrıntıya dikkat edin :)

27.Bölüm Özel Şarkısı: Claim Your Weapons, Christian Reindl

Sessiz kötülere bir şey olmaz.

FLASHBACK

ANT TÖRENİNE 4 GÜN KALA.

Anka, geçen gece üzerinde çalıştıkları tahtanın hemen yanındaki tahtaya büyük bir başlık attı.

"Aurum'u bitirmek, 2. AŞAMA."

"Masada şaşkınlıkla onları izleyen Yekta'ya çevirdi gözlerini. Yekta'nın yanında oturan Kaya ise planı bildiğinden daha sakindi.

"Dün, Pars ile ilk aşama hakkında konuştuk. Umuyorum sorun çıkmayacak." Yekta; Pars'ın, Anka'nın ve Kaya'nın fotoğrafının yapıştırıldığı yazılarla dolu 1. AŞAMA tahtasına baktı.

"Ben sizin için ne yapabilirim?" diye sorduğunda Yekta, Anka göz ucuyla Kaya'ya baktı.

"Senden X ordusunun silahlarını istiyoruz. Ayrıca güvendiğiniz askerleri de. Yeni bir ordu oluşturacağız. Bizim yanımızda olan bir Dore ordusu... Başında da sen olacaksın."

"Anka... dün konuştuğun şu asker, Boğaç... Sana yardım edebilir."

Anka, pencereye yaklaştı. Siyaha çalan tül perdeyi kenara çekip enstitünün girişindeki nöbetçilere baktı. Ardından perdeyi tekrar kapadı. Odasındaydı. Üstüne özel UVAT üniformalarından birini giymişti. Bedenini tamamen saran kurşun geçirmez üniformanın üstünde kalın siyah bir kazak ve onun üstünde de kurşun geçirmez bir yelek daha bulunuyordu. Aynaya yaklaştı, kendisine baktı. Saçları yukarıdan topuz yapılmıştı. Kurşun geçirmez yeleğinin arkasına kılıçlarını taktı ve masasının üstündeki tabancaları bacaklarının kenarlarındaki tokalara tutturdu. Sonunda, taramalı tüfeklerinden birini de eline aldı ve odasından çıktı.

Bahçe, normalde olduğundan daha kalabalıktı. Anka, enstitünün merdivenlerinden inerek kalabalığa karıştı. Hızla hareket ediyor, önüne gelen askerleri kenara çekilmesi için uyarıyor ve itekliyordu.

"Çekilin lütfen." dediğinde bir asker onu kolundan tuttu. Anka şaşkınlıkla askere baktı.

Asker "Tilki senin yüzünden gitti ve bizi şimdi savaşa mı sokuyorsun!" diye bağırdığında Anka sert bir hamleyle kolunu askerden kurtardı.

"Size savaşacağımızı söyledim. Burada zorla tutulmuyorsun. Direnmiyorsan git buradan." Anka, hızla askerin yanından uzaklaştı ve kalabalıktan kurtuldu. Enstitünün tenha olan arka bahçesine doğru ilerledi. Perçemlerinin bir kısmı önüne geliyordu ve görüş alanını engelliyordu. Anka, dağılmış saçlarını kulağının arkasına atarken arka bahçeyi aradı. Arka bahçedeki sessizlik hoşuna gitmemişti. O fark etmeden arkasından gelen biri Anka'ya dokunduğunda Anka irkildi.

"Korkma. Gerçi o kılıçla korksan yeridir."

"Boğaç?" dediğinde Anka şaşkınlıkla Boğaç tekrardan gülerek Anka'nın kılıcını işaret etti.

"Onunla bir orduyu yenmek için sultan olman gerekir." Anka, Boğaç'ın fransız aksanıyla söylediklerine güldü ve kılıcını kınına yerleştirdi.

"Sana Türkçeden önce Fransızca öğrettiler galiba."

"Oui madame. Mais je ne suis pas ton sujet. " Anka, kaşlarını çattı.

GEN | ÜÇLEMENİN TÜM KİTAPLARI düzenleniyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin