XXII. Hesaplaşma

503 74 94
                                    

22. Bölüm Özel Şarkısı: Zero Tolerance, Tommee Profitt

Hesaplaşma

Boğaç, yanındaki askerle konuşan Anka'nın biraz uzağında beliren askeri gördü. Asker ellerini belinin arkasında kenetlemiş Anka'yı izliyordu. Boğaç, dikkat çekmeden önüne döndü ancak askerin davranışları şüpheliydi. Çelloların çalındığı kısmın hemen arkasındaki duvarı çevreleyen büyük aynadan şüpheli askeri izlemeye devam etti. Askerin Anka'ya silah doğrulttuğunu gördüğünde bağırdı:

"Oksana!" Anka ne olduğunu anlamadan Boğaç ani bir hareketle onu itti ve sağ eliyle kavradığı tabancayla askeri vurdu. Silah patladığında Boğaç'ın yanındakiler acıyla kulaklarını tıkadılar. Yalıdaki tüm sesler kesilmişti. Koro, meraklı gözlerle olan biteni izliyordu.

Boğaç, oldukça sakin bir tavırla silahını beline geri koyduğunda Anka yerdeki askere baktı ardından Boğaç'a çevirdi gözlerini. Boğaç çatık kaşları ile yalıdaki kalabalıkta gezdirdi gözlerini. Anka'nın tanımadığı ancak muhtemelen isimlerini duyduğu birçok kişi onlara bakarken aralarındaki birkaç kişi silahlarını çıkarmıştı. Boğaç, Anka'ya işaret etti. Vurulan askerin başına toplanan askerlerden ve kalabalığın şaşkınlığından yararlanarak kaosun kalbinden ayrılmışlardı. Üst kata uzanan ve yeşile çalan mermer merdivenin altında durdular. Boğaç, Anka'nın silahını ona uzattı.

"Silahınızı sizden almamalıydım." diye mırıldandığında Anka, Boğaç'ın elinden küçük tabancayı aldı.

"Kendinizi savunmaya hazırlıklı olun. Ecem... sizi şaşırtabilir." Anka başını salladı ve silahını çekti.

"İnan bana ben daha çok şaşırtırım." diye mırıldandı ve kalabalığa doğru ilerledi.

Boğaç da arkasından Anka'yı takip ediyordu. Dore askerleri Kaya, Yekta ve Pars'ın etrafını sarmıştı.

Anka ve Boğaç askerlerin yanına geldiğinde Boğaç konuştu: "Çekilin."

Askerler kenara çekilirken aralarından biri "Emredersiniz komutanım." dedi ve selam verdi.

Yekta, Boğaç'a baktı. Kafasından neyin geçtiği hakkında hiçbir fikri yoktu. Boğaç ise büyük bir sakinlikle kalabalığı izliyordu. Bir şeyi bekliyor gibi bir hali vardı. Pars, Boğaç'ın koluna dokundu ardından "Boğaç, gitmeliyiz." dedi. Boğaç, Pars'a baktı. Sesinde ürkütücü bir tını vardı,

"Hayır, Pars. Hesaplaşacağız."

Anka, Boğaç'ın dediklerini duyduğunda ikisine baktı. Soyların arasındaki kavga, sadece Ivanova ve Hunterlar arasında değildi.

"Vincent!" Kalabalığın arasından çıkan otuzlu yaşlarında bir adam silahını Boğaç'a doğrultmuştu. Boğaç dişlerini sıkarak "Rüzgar." diye mırıldandığında Pars öne atıldı:"Rüzgar bırak silahını."

Rüzgar sinirliydi, Anka'ya baktı.

"Anlaşılan Artemis, kaos yaratmaya kaldığı yerden devam ediyor." dediğinde Pars, sinirle kendi silahına uzandı. O da kendi silahını Rüzgar'a doğrulttuğunda Rüzgar histerik bir kahkaha atmıştı.

"Dore çok şey gördü Armand. Ama bir Hunter'ın diğerine silah doğrultması..." Pars dişlerini o kadar sıkıyordu ki çene kemikleri belirginleşmişti.

"Alara, sizin yüzünüzden öldü. Sizin hırslarınız yüzünden." Kaya şaşkınlıkla Pars'a baktı.

Yaşlı ancak dinç olan bir adam Rüzgar'ın arkasında belirdi. Ardından onun omzuna dokundu. "Silahını bırak, Rüzgar." Bu adam, gözlerini Pars'tan ayırmadan Rüzgar'a bunu söylerken Pars gözlerini kaçırmıştı.

Anka, Kaya'ya baktı. Bu adamın kim olduğunu anlamak çok da zor değildi, karşılarında duran kişi Pars'ın babasıydı.

Yalı birden sessizleşti. Bahçe kapısından arkasında dört askeri ile kızıl saçlı bir kadın belirdiğinde tüm gözler ona çevrildi.

"Komik." dedi kadın. Ardından güldü.

"Otoritesini çoktan yitirmiş olan soyların böyle bir kaos başlatması... Lukas Hunter... Sevgili annem burada olmadığı için onun adına konuşmak istiyorum. Lütfen kenara çekilin, bu kavga sizin değil." Lukas Hunter, yerinden bile kıpırdamadı. Ecem, Anka'ya döndü.

"Askerler." dediğinde yanındaki dört asker ve kalabalığın içinden çıkan 3 asker ellerindeki silahları Anka'ya doğrulttu. Anka, tepkisini göstermedi. Ama gülümsedi. Anka'ya doğrultulan silahlara cevap olarak Kaya, Yekta ve Boğaç'ın arkadaşı da silahlarını bu askerlere doğrulttu.

Ateşlenen bir silah, onlarca kişinin ölümüne neden olabilirdi.

Boğaç, Ecem'e baktı. Sakin görünse de kaşları çatıktı. Hiç kimse onun nasıl bu kadar sakin olabildiğine anlam verememişti.

"İndirin silahlarınızı." dedi Boğaç askerlere.

"Bu komutandan bir emirdir." diye tekrarladığında askerlerden üçü silahlarını indirirken Ecem'in dört özel askeri silahlarını indirmemişti. Boğaç da kendi silahını bu askerlerden birine doğrulttu.

Anka, Ecem'e doğru ilerledi.

"Görüyorsun Ecem. Bu kavga sadece iki soy arasında değil." Anka birdenbire silahının tetiğini çekip yalının karşı camlarından birini vurduğunda bir çığlık koptu.

"Sizin askerleriniz ise sadece tehdit ediyor." dediğinde bir iki adım gerilemiş olan Ecem askerlerine baktı. Askerler Anka'ya doğrulttukları silahın tetiğini çektiğinde aynı şekilde Yekta, Boğaç ve Kaya da tetiklerini çektiler.

"Cesaretiniz ise yok." dedi Anka, ardından silahını Ecem'e doğrulttu.

Yalının ana kapısının gıcırdayan sesi duyuldu. Yalının ana kapısından kumral dalgalı saçlı bir kadın göründü, yanında ise Anka ile yaşıt gibi duran bir kız vardı. Kadın,

"İndirin silahlarınızı !" diye bağırdığında otoriter bir sesle, Anka ve Kaya dışındaki herkes tüm silahlarını indirdi. Anka ve Kaya şaşkınlıkla ana kapıdaki kadına bakıyordu. Sonunda Kaya ve Anka da silahını indirdiğinde kadının arkasındaki bayrak Anka'nın dikkatini çekmişti. Kaya ise yanına yaklaşan kadını tanımıştı. Kadın, Kaya'nın başını okşadı. İkisinin de gözleri dolmuştu.

"Evine hoş geldin, oğlum." Ardından Anka'ya baktı.

"Dore'ye tekrardan hoş geldin, Ivanova Atasay."

GEN | ÜÇLEMENİN TÜM KİTAPLARI düzenleniyorWhere stories live. Discover now