XX. Son Yemek

564 70 108
                                    

FLASHBACK

ANT TÖRENİNE KALAN ZAMAN: 6 GÜN

Kaya ile yaptıkları konuşmadan sonra Tilki, iyiden iyiye bu ihtimal üzerinde düşünmeye başlamıştı.
Karanlık gece vaktinde, hiçbir zaman ısınmadığı bu enstitüden dışarı çıktığında içinde huzursuz bir his onu yiyip bitiriyordu. Enstitünün çıkışında bulduğunda kendini istemsizce arkasında bıraktığı binaya baktı.

Bir zamanlar annesinin burada çalıştığı, eğitimler verdiğini biliyordu. Belki de bu, içindeki öfkeyi körükleyen şeydi. Bu öfke ise Tilki'ye geri dönüşü olmayan hatalar yaptırmıştı.

"Nereye gidiyorsun?" Tilki, ince bir ses duyduğunda gözlerini bahçede dolaştırdı. Karanlık çalılıkların arasındaki Anka'yı gördüğünde yutkundu. Anka, elinde uzun bir sopayı toprağa saplayarak yürürken konuştu:

"Herkes uyuyor, sen neden uyumuyorsun?" Tilki derin bir nefes aldı ve bakışlarını Anka'ya çevirdi:

"Sen neden uyumuyorsan aynı sebepten, Safir."

"Neden, sen de mi Ant Törenine katılıyorsun?" diye çıkışan Anka bilmiş bilmiş sırıtıyordu.

"Ant Töreni mi seni uyutmuyor, ne oldu,sorun ne?" Tilki kaşlarını çatmış Anka'ya bu soruları sorarken onun yanına geliyordu. Anka, Tilki'nin endişeli olduğunu hissetmişti. Bu, his ise hoşuna gitmedi. Yüzündeki tebessüm donduğunda Tilki de yavaşladı ardından durdu.

"Sadece bu değil. Sorun yok. İyi geceler." Anka, Tilki'nin yanından geçtiğinde Tilki arkasından seslendi.

"Ben gidiyorum." Anka kaşlarını çatarak Tilki'ye döndüğünde, Tilki'nin ne söylediğini idrak edememiş görünüyordu. Tepkisiz bir suratla Tilki'ye bakmaya devam ederken Tilki sözlerini tekrar etti.

"Buradan ayrılıyorum." Anka, Tilki'ye bir iki adım yaklaştı.

"Kal derdim ama bu senin gitmene engel değil."

ANT TÖRENİNE KALAN ZAMAN: 1 GÜN

Güneş batmaya başlamıştı.  Sessiz olan enstitüde bir tek Anka'nın gür sesi ve çarpışan kılıçların sesi duyuluyordu.

Anka, örgülü ve at kuyruğu saçı ve UVAT'ın antrenman üniforması ile asker kalabalığının arasında geziyordu. Tek fark, formanın üstündeki amblemin sökülmüş olmasıydı. Amblemin ardında bıraktığı iz ise mavi ve kırmızı renkteki kelebek broş tarafından kapatılmıştı. Anka, elindeki gümüş rengi eski kılıcı kınına taktı ve kalabalığın içinden sıyrıldı.

"Hızlı öğreniyorlar." dedi. Bu sırada Ozay'ın elindeki havluyu almıştı. Ozay, memnuniyetle başını sallarken ekledi:

"Böyle ilerlersek kısa sürede istediğiniz seviyeye geleceğiz efendim." Anka havluyu Ozay'a geri verirken dudaklarında belli belirsiz bir tebessüm vardı.

"Bana böyle hitap etmene gerek yok. Biz liderleriniz değiliz, siz sadece bize destek oluyorsunuz."  Anka'nın söylediklerini Ozay şaşkınlıkla karşıladı. Birkaç gün önce Artemis'in kızı olduğunu resmen ilan eden kişi şimdi ona bunları söylüyordu. Anka, Ozay'ın yanından ayrıldı Bahçedeki iki duvarın kesiştiği köşedeki kolilerden aldığı su şişesini aldığında ise tekrar Ozay ile karşılaştı.

GEN | ÜÇLEMENİN TÜM KİTAPLARI düzenleniyorWhere stories live. Discover now