3. BÖLÜM

22.8K 758 43
                                    

   Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

Siren sesleri uzaktan da olsa kulaklarıma dolmaya başladığında, kaldırımdan, saatler öncesinde vızır vızır arabaların geçtiği, şimdi ise patlayan silahlardan dolayı bomboş olan yola doğru adımladım.  Kafenin tam karşısındaki kaldırıma geçtiğimde, uzaktan siren seslerini duyduğum onlarca polis arabası kafenin önüne yığılmışlardı bile. Daha fazla burada kalmak istemiyordum. Sırtımı kafeye dönüp, sokak lambalarının aydınlattığı kaldırımda yürürken, iki üç adımda bir arkama bakıyor, az önce yaşananların hayal olup olmadığını teyit ediyordum. Çocukluğumdan beri normal bir hayatım olmamasına rağmen, olanlar benim için bile fazlaydı. 

Hızlı bir şekilde nereye gittiğimi bilmeden yürürken, kabanımın cebinden gelen sesle birlikte adımlarımı da durdurdum. Ürkek hareketlerle elimi cebime daldırıp telefonu çıkardım. Ekrana cesaret edip bakamadım bir süre. En sonunda cesaretimi toplayıp baktığımda, gördüğüm isimle derin bir nefes verdim. Beklediğim kişi değildi arayan. Ve bu beni rahatlatmıştı.  Telefona cevap verip hemen konuşmaya başladım. 

" Nur, nasılsınız çıktınız değil mi kafeden? " dedim heyecanla. O aramasına rağmen, ilk konuşan ben olmuştum. 

" Evet, sen neredesin?"  dedi Nur,  soğuk bir tonla. Bu kaşlarımı çatmama neden olmuştu.

" Ben de çıktım, eve gidiyorum şimdi." derken, Nur'un bana garip gelen ses tonunu sorgulamaya çalıştım.  

" Eve mi gidiyorsun? Anladım. Şimdi yoldasındır herhalde." dediğinde, aklıma gelen şeyler, bir arkadaş için düşünülmemesi gereken şeylerdi. Ama ben buydum. Kimseye güvenemezdim. Nettim. Hayattaki tek amacım, yaşayabildiğim kadar yaşamak, öleceksem de, değecek bir şekilde ölmekti. Bu gece bu amacımın dışına çıkmıştım ikinci kez. Kendi yaşamımdan daha önemli tutmuştum birinin alacağı nefesi. Ve bu hiç bana göre değildi. 

Sorduğu sorular o an için oldukça saçma geldi ama bunu ona belli etmemeye çalıştım.

" Evet yoldayım, bir sorun mu var?" diye sordum.

" Tamam canım kendine iyi bak, iyi geceler!" 

  Cevap vermek için dudaklarımı araladığımda telefonun kapandığı belli eden sinyal sesini duydum. Neydi bu şimdi? En azından benim de bir cevap vermemi beklemeli öyle kapatmalıydı. Bu konuşma hiç hoşuma gitmemişti. Sanırım bu gece eve gidemeyecektim. Evet Nur uzun yıllar tanıdığım bir arkadaşım olsa da, ona bile güvenemezdim. Çünkü söz konusu Cem'di.

Adımlarımı hızlandırıp en yakın otobüs durağına ilerledim. Beklediğim otobüs geldiğinde en arkalara doğru ilerleyip, köşede bir yer buldum kendime. Cem'in nerede olduğumu bilmesine rağmen, hala karşıma çıkmamış olması beni daha çok korkutuyordu. Aylin'in evine gitmem için yarım saatlik bir yolculuk yapmam gerekti. Cem'i düşünmek yerine, çantamdan defterimi ve kurşun kalemimi çıkardım. Cem'i unutturan adamın yüzünü unutma fikri rahatsız etmişti. Onu çizecektim. 

Kalemi elime alıp, beyaz sayfaya bir çizik çektiğimde, avuç içimdeki kurumuş kan izlerini yeni fark ettim. Bu gece unutmak istemediğim yüzünden başka hatıralar da bırakmıştı bana. Belli belirsiz gülümsedim. Otobüs karanlığı yenmeye çalışan sokak lambalarının ışıkları altında ilerlerken, ineceğim durağa gelmeden çizimimi çoktan tamamlamıştım. Gülerken görmediğim için, çizgiler yüz ifadesini hüzünlü yapmıştı. Olsun. 

 Otobüsten indikten sonra yaklaşık üç yüz metre yürümem gerekiyordu. Tabana kuvvet yürürken, Cem'in bir yerlerden çıkma ihtimali hala zihnimde beni rahatsız ediyordu. İki yılım böyle geçmiş olsa da, yine de alışamamıştım. Hiç bir zaman da alışamayacaktım. Biliyorum. 

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now