39. BÖLÜM

8.2K 368 29
                                    


Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

Hızla merdivenlerden aşağı indim. İçimde tanımlayamadığım bir huzursuzluk peyda olmuştu. Ne kadar düşünmek istemesem de Aylin'in söylediği ihtimal ve Hakan'ın cevapsız kalması canımı sıkmıştı. 

Binadan dışarı çıktığımda Hakan çoktan arabaya geçmişti ve benim gelmemi bekliyordu. Hızlı hareketlerle ben de arabaya binip yan koltuğa oturdum. Kalbimin atışını hızlandıran, her atışında da acı çekmeme neden olan sıkıntılarıma son verir umuduyla konuşmaya başladım.

"Neden Aylin'e cevap vermedin?" Ne olur, canımı acıtacak şeyler söylemesin, ne olur? 

"Aylin senin arkadaşın, benim değil. Sen verseydin cevabı!" Dedi. Sesi hiç olmadığı kadar soğuktu. Bir anda değişmişti yine. Bilmiyordum ki ben de. Benim senin için yapacaklarım farklıydı, yerin  de bende farklıydı. Ama ben senin için neydim? Korumak zorunda kaldığın bir yük müydüm gerçekten?

"Bana sormadı ki, sorsaydı verdiğin sözü tuttuğunu söylerdim. Sana güvendiğimi.. " dedim yüzüne bakarak. Ama o hiçbir şekilde göz teması kurmadı benimle. Sert hareketlerle arabayı park ettiği yerden çıkardı. Arabanın hızını iyice artırmıştı. Göğsümdeki emniyet kemerini iki avucumla kavrayıp, korkumu yenmeye çalıştım. Arabayı sert bir frenle durdurduğunda, öne doğru fırlayıp, tekrar sırtım koltukla buluştu. Öfkelenmesi gereken benken, onun böyle davranması normal değildi. En azından gerçekleri yüzüme söylemeliydi. 

"Yavaş!" dedim yüksek sesle. Bana cevap vermeden arabadan indiğinde, birkaç saniye bekledikten sonra ben de indim.

"Otele neden gitmedik" diye sordum yanına doğru yürürken. Ankara'ya gelirken otelin çatısına inmiştik helikopterle. Ama şimdi havaalanındaydık "Eşyalarımız orada kaldı." diye devam ettim.  Hiç bir şekilde bana bakmıyordu. Bir şeyler olmuştu. Canı sıkılmıştı. Varlığımın onu sıktığını düşünüyordum ama değildi. Başka bir derdi vardı. 

Arkamdan sert fren sesleri duyduğumda bakışlarımı hızla o yöne çevirdim. Üç siyah araba peş peşe  duruyorlardı. İçlerinden o an sayamadığım sayıda siyah takım elbiseli adamlar inip etrafımızı sarmıştı. Korkuyla bakışlarım Hakan'a döndüğünde benim bileğimden tutarak arkasına sakladı ama sakin görünüyordu. Ya da ben korkmayayım diye rol yapıyordu. Çünkü ben şimdi deli gibi korkuyordum. 

Adamlardan biri bize doğru yaklaştığında onu hemen tanıdım. Hakan'ın babası Murat Erkmen'in sağ kolu olan adamdı bu. Selim. Ali tarafından zorla getirildiğim gün, beni konsey denen yere götürmeye çalışmıştı.

"Size biz eşlik edeceğiz Hakan Bey." dediğinde Hakan dudaklarının arasından bir küfür savurdu.

"Bildiğini okuyacak her zaman değil mi?" dedi adama doğru. Ama Selim'den hiç bir tepki alamadı. Sıkıntıyla elini ensesine götürdüğünde göz ucuyla bana baktı. Korktuğumu görüyor muydu? Sıkıca tuttuğu bileğimden çekiştirerek peşinden havaalanının içine doğru sürükledi. Siyah arabadan inen adamlardan bir kaçı da ardımızdan geliyorlardı. Onlarla da konuşmuyordu. 

"Kim bunlar!" diye sordum büyük adımlarına yetişmeye çalışırken. Nefes nefese kalmıştım.

"Korkma!" dedi sadece soğuk ifadesiyle. Durup gözlerimin içine bakmıştı. İlk defa korumalar görmüştüm Hakan'ın yanında. " Ne olursa olsun korkma" dedi ve yürümeye devam etti. Ama korkuyordum. 

Vip girişinden hızlıca girip bizi bekleyen arabaya bindik. Hakan elimi hiç bırakmamıştı. Neden bu kadar acele ettiğimizi anlamıyordum. Hızlıca arabadan inip, önünde durduğumuz uçağa bindiğimizde Selim ve peşimizden gelen adamlar da bizimle aynı uçağa bindiler.

KARANLIK ŞEHİRTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon