26. BÖLÜM

11.8K 437 46
                                    

  Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

  Az önce yaşadığım küçük çaplı krizin etkilerini titreyen ellerimde hissediyordum. Kolumun acısı da yerli yerinde duruyordu. Ağrıyan yerlerimi önemsememeye çalışarak tüm dikkatimi anlattıklarına vermeye çalışıyordum.

" Senin lavuk, bu üç ihtiyardan biri olan Serdar Koçar'ı dolandırmaya çalışmış. Öncesinde sana anlatıldı bunlar." Başımı evet anlamında salladım. Gözlerime bakarak gergin bir nefes aldı ve devam etti.

" Bu ihtiyar için çok önemli bir şey senin nişanlınd..."

" Yeter artık" diye bağırarak sözünü kestim. "Seninki, nişanlın.. Ne yapmaya çalışıyorsun? O adam benim hiç bir şeyim değildi." ayağa kalmış Hakan'a doğru bağırarak konuşuyordum. Cem'le adımın yan yana anılması midemi bulandırıyordu. Bir de bunu Hakan'dan duymak iyice canımı sıkmıştı.  "Böyle konuşmaya devam edeceksen ben de bu davranışına göre konuşurum seninle."

Hakan'da sırtını koltuktan ayırıp bana doğru eğildi. Birbirimize öldürecekmiş gibi bakıyorduk.

"Sen beni tehdit mi ediyorsun?" diye sordu. Bağırıp çağırmasını beklerken böyle sessiz kalması daha çok ürkütmüştü beni.

" Tehdit etmiyorum. Bana nasıl davranırsan ben de sana öyle davranırım diyorum."

" Yani tehdit ediyorsun?" kaşlarını kaldırmış kirpiklerini kırpmadan korkutucu şekilde bakıyordu.

"Tehdit demeyelim de uyarı diyelim" dedim. Sesim içime kaçmıştı sanki. O kadar gerilmiştim ki. Hala yüzüme bakıyor olması gerginliğimi iyice artırıyordu. Sertçe kalktığım koltuğa tekrar oturdum.

Bir süre daha yüzüme bakmaya devam etti. Sırtını tekrar geriye yaslayıp bacağını diğer bacağının üstüne attı ve üstten üstten bana bakmaya devam etti. Ama bu sefer gülümsüyordu. Bir öfkeleniyor, bir gülümsüyordu ve bu hali de Cem'i hatırlatıyordu bana. Rahatsızlığımı ona belli etmek adına oturduğum yerde kıpırdanıp, ellerimi yüzüme götürdüm. 

"Korkutuyorsun beni" dedim değişik bakışlarına karşılık olarak. Gülümsemeyi bırakıp kaşlarını çattığını yüzüme kapattığım parmaklarımın arasından gördüm. 

"Benden korkuyor musun?" diye sordu şaşırmış gibi. Ona karşı hissettiğim şey korku değildi aslında. Korkunun her türlüsünü yaşamış biri olarak, Hakan'dan korkmadığıma emindim. Ama ondan çekiniyordum. Diğer insanların yapsa da, beni etkilemeyecek hareketleri ve sözleri, Hakan'dan geldiğinde darmaduman olacağımı biliyordum. O bana herkesten daha çok zarar verebilirdi. Başka yerden yaralardı beni. 

 "Bir öfkelenip, bir gülümsüyorsun." dedim ellerimi yüzümden çekerken. "Cem de senin gibiydi." Diye mırıldandım sessizce. İçimden geçen şeyin sesli bir şekilde dudaklarımdan dökülmesine engel olamadım. Böyle düşünmek ve hissetmek canımı acıtmıştı. 

Ben düşüncelerle boğuşurken, birden ayağa kalktı. Derin bir nefes verip "Beni o itle bir mi tutuyorsun sen?" diye bağırdığında yerimde sıçradım. Duymuştu mırıldanarak söylediklerimi. Üzerimdeki baskı taşıyamayacağım kadar ağır geliyordu artık.

"Bak ben sana öyle kibar davranmam. Yerini ve haddini bildiğin sürece zarar vermem." dedi bir kaç saniye durup nefes tazeledi. 

"Verdirtmem de. Karaktersiz piçle bir daha beni kıyaslama. Benim sana yaşatacağım korkunun yanında, onun yaşattığı korkunun lafı bile geçmez. Bunu da unutma ." dedi. Alçak ses tonu, sinirini gizleyememişti. 

"Çok rahatlatıcı bir konuşmaydı sağ ol" deyip kollarımı göğsümde bağladım ve arkama yaslandım. Kahkahaları doldu kulaklarıma. 

"Sence şuan ki derdim seni rahatlatmak gibi mi görünüyor" diye sordu ellerini iki yana açarak.

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now