15. BÖLÜM

15.2K 605 124
                                    

  Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

Hakan cümlesini bitirdikten sonra, öfkeli yüzü bir anda değişirken, yüzü git gide kızarmaya başlamıştı. Benden biraz uzaklaşmıştı ve gözlerini kaçırmamak için büyük bir çaba veriyordu. 

"Biliyorum." diye mırıldandım. Bunu söylememle başını hafif yana yatırıp, gözlerini kıstı. Az önce kaçırmaya çalıştığı bakışlarını gözlerime kilitledi.

"Neyi biliyorsun!" 

Sesin geldiği yöne doğru baktığımda, Ali'nin ters bakışlarıyla karşılaştım. Kaldırdığı kaşlarıyla yüzüme dik dik bakması yutkunmama neden oldu. Şuan konu bambaşka bir yere gidiyordu ve toparlamam lazımdı. Hakan'ın yanlış kelimeler kullanması, konuyu saçma bir noktaya getirmişken, benim söylediğim tuz biber olmuştu.

"Benim başıma bir şey gelmesi demek, sizin öğrenmeniz gereken bilgilere ulaşamamanız ya da daha zor ulaşmanız demek. O yüzden can sağlığım sizin için önemli" dediğimde Hakan'ın sinirden gülümsemesini duydum ve sonra sesini. 

"Senin başına bir şey gelmesi demek, bizim bir bok etmediğimizi cümle aleme göstermek demek." Hakan'ın yüksek tonda tuttuğu sesiyle söyledikleri, bu sefer çatık kaşlarla bakma sırasının bana geldiğinin işaretiydi. 

"Seni korumam gerek. Bana yardım eden birine sırtımı çevirmem asla. Bu sebeple canın benim için önemli" diyerek az önce kendisini bile şaşırtan sözlerine açıklık getirdi. Bir cümlesiyle kalbime dolan umut kırıntısı, kurduğu başka bir cümleyle aklımın rüzgarında savrulup gitti. 

 Onun karşısında kalbimin beynime hükmetmesi ve sonrasında hüsrana uğraması karakterime tamamen tersti. Önceliğim olan şeyleri bu adam karşısında yitirmem ise kendime ihanet etmiş gibi hissettiriyordu. Ben etrafıma inşa ettiğim duvarları, şimdiye kadar akıtamadığım gözyaşlarımdan örmüştüm. Kalbimi kapatarak koruduğum o duvarı, bu adam karşısında tehlikeye sokuyordum. 

"Yardım ettiğin kişi, kardeşim olduğundan ben de sana sırtımı çevirmem!" Ali'nin sesini duyunca Hakan'ın bana öfkeyle bakan gözlerinden, Ali'nin kahverengi gözlerine çevirdim bakışlarımı. Hakan'ın aksine Ali'nin hissettikleri açıktı. Kendisi de söylemişti. Kardeşini korumak için her şeyi yapabilirdi ve yapacaktı da. 

"Tabii ben de seni bırakmam. Kardeşime yardım ettiğin için değil, sana o gün kötü davrandığım için Ezgi" diyen Kerem 'e baktığımda yüzündeki mahcup sırıtma bana da sirayet etti ve gülümsedim.

   Bu üç adam iki yıldır bana cehennem hayatı yaşayan adamdan beni koruyacaklarını söylüyorlardı. Nasıl bir güce sahip olduklarını bilmediğim bu adamların zarar görme düşüncesi geldi aklıma birden. Cem'in beni korumak isteyen birine nasıl davrandığını kendi gözlerimle görmüş, o günden sonra asla birinden yardım istememiştim. Cem'i yenecek biri yoktu. Beni ondan kurtaracak biri yoktu. 

"Beni koruma fikriniz için teşekkür ederim ama beni Cem'den kurtaracak tek bir şey var. O da ölüm" dediğimde dikkatleri tamamen bendeydi. Hakan'ın derin bir iç çektiğini duyarken, Ali dudakları arasından bir küfür mırıldandı.

"Ya ben öleceğim ya da Cem. Ancak öyle özgür olabilirim. Kimse onunla baş edemez. Ben her şeyi denedim ama ondan kurtulamadım. Buradan gittikten sonra Cem'in hala dışarılarda dolaşıyor olması bana özgürlüğümü vermeyecek. Siz beni buraya getirdiğinizde esir ettiğinizi sandınız ama ben Cem'in buraya gelmeyeceğini bildiğimden, kendimi hiç olmadığım kadar özgür hissediyorum." dedim. Hislerimi onlara yalansız, apaçık bir şekilde anlatırken rahatsız hissetmiyordum. 

"Neler yaşadın sen o şerefsizle!" diye sordu Ali tekrar. Onu duymamış gibi yaptım ve devam ettim anlatmaya.

"Yani beni korumak istiyorsanız Cem'i size getirdiğimde bir daha karşıma çıkmamasını sağlamalısınız. Yapabilirseniz tabii. O çok güçlü. Onu kimse yenemeyecek. Ama ben yine de denemekten vazgeçmeyeceğim. Önüme çıkan her fırsatı değerlendirmek istiyorum. Sizden, yanlış anlamayla buraya getirmenizin karşılığında bunu istiyorum. Bundan sonraki hayatımda Cem olmasın ve özgür olayım istiyorum." 

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now