45. BÖLÜM

8.9K 380 58
                                    

Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

Uyandığımda, koltuktan yavaşça doğruldum. Sabah olmuştu. Çok fazla uyumuşum. Yorulduğumdan mı yoksa evimi özlediğimden mi bilmiyorum ama dinlendiğimi hissederek uyandım.

Yeni güne ve yeni hayatıma günaydın dedim içimden. Her ne kadar boyumdan büyük dertlerim olsa da, bittiğini düşünüyordum. Limandaki ihtiyarlarla, Ali ve Kerem'le, Fadime teyzeyle işim bitmişti. Bir daha onları görmeyecektim. Belki ileride, iletişim kurmak için çabalardım. Ama şimdi değil. Onlardan ve olanlardan uzakta durmam gerekiyordu. Kendime zaman ayırmam gerekiyordu. 

İşimin bitmediği bir kişi vardı sadece. Onu da kendi içimde yaşattığım için, bütün yaptıklarına rağmen hâlâ onu düşündüğüm için, bitmeyecekti. Ama bitirmek için çabalayacaktım. Kalbimde yeşeren bu yeni duyguyla nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum. İlla ki bir yolu olacaktı ve ben bu yolu deneye deneye bulacaktım. Hakan'ı unutacaktım.

Koltuktan ayağa kalktım. Göğsümdeki ağrı biraz hafiflemiş gibiydi sanki. Dinlenmek iyi geliyordu. Ağır ve yorgun adımlarla banyoya girdim. İşlerimi hallettikten sonra, salonun ortasında ellerim belimde bir süre ne yapabileceğimi düşündüm. Aylin'i arayamazdım. Çünkü henüz ona olanları anlatacak, ondan af dileyecek gücü kendimde bulamıyordum. Başka bir zamana erteledim onunla yüzleşmeyi. 

Pencereye doğru ilerledim. Uzun süre kapalı kaldığı için ev havasızdı. Dışarıda hava soğuk olsa da, biraz hava girmesi gerekiyordu. Perdeyi kenara kaydırıp, pencereyi açtım. Gece yağmur yağmıştı ve mis gibi toprak kokuyordu. Gözlerimi kapatıp içime derin bir nefes çektim.

Yüzümde rahat bir gülümseme oluştu. Gözlerimi açtım yavaşça. Yüzümdeki gülümseme yerini şaşkınlığa bıraktı. Ağzım açık bir şekilde aşağıya bakıyordum. Hakan arabasına yaslanmış, ellerini göğsünde birleştirmiş, bana bakıyordu. Gitmemişti.

Kaşları çatıktı. Üzerinde sadece beyaz bir gömlek vardı ve hava çok soğuktu. Düşünmeyeceğim dediğim adamın üşüyüp üşümediğini dert ettim kendime. Gözlerini benden hiç ayırmadı. Etkisi altına almıştı beni yine.

Birden kendimi toparlayarak camı kapattım ve hızlıca perdeyi çektim. Kalbim deli gibi atıyordu. Neden gitmiyordu? Neden her şeyi benim için zorlaştırıyordu. Ali ve Kerem kabul etmişti ama Hakan neden kabul etmiyordu.

Pencereden gidebildiğim kadar uzağa gittim. Hakan ile arama koyamadığım mesafeyi böyle sağlayabilecekmişim gibi. Mutfağa gidip, kahvaltılık bir şeyler aradım, ama buzdolabı boştu. Evde yiyecek adına hiçbir şey yoktu. Hakan'ın da acıkmış olabileceği aklıma gelmişti. Aklım da kalbim de Hakan'dan yanaydı. Beni kim düşünecekti? 

Üzerime montumu giyip, çantamı yanıma aldım. Dışarı çıkıp yiyecek bir şeyler almam gerekiyordu. Aylin'in yolladığı paralar hâlâ kartımda duruyordu. Onlarla şimdilik idare edebilirdim.

Ayakkabılarımı giyip dışarı çıktım. Bakmak istemesem de arabasının olduğu yere çevrildi bakışlarım. Sinirli bir şekilde telefonla konuşuyor, ellerini sanki karşısında biri varmış gibi sinirle sallıyordu. Beni görmemişti. Arkamı döndüm hemen. Hâlâ orada olduğunu bilmek hoşuma gitmişti. Dengesizliğim beni şaşırtmıyordu artık. 

Sokaktan aşağı doğru yürürken, omzundan tutan biri beni kendine doğru çevirdi. Elleri hâlâ omuzumdaydı. Aramızdaki mesafe hiç olmadığı kadar yakındı.

"Nereye gidiyorsun?" diye sordu. Gözleri yüzümün her bir noktasında gezindikten sonra gözlerimde durakladı.

Kendimi ondan ayırmak için zorlasam da, sıkı sıkı tutmaya devam etti.

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now