69. BÖLÜM

3.6K 222 70
                                    

İyi okumalar...

"Çekilmeyecek misin?" dedi kibar ses tonuyla. Hareketleri de ses tonundaki kibarlığa eşlik ediyordu.  Omzumun üzerinden görebildiği kadar içeri bakmaya çalışıyordu. Yavaş hareketlerle kenara doğru çekildiğimde, hiç beklemeden içeri girdi. Yanında gelen adamın da girmesini bekledim ama o dışarı da kalmayı tercih etti. Koruması olmalıydı. Fazla umursamadan kapıyı kapattım. Küçük kol çantasını vestiyerin üzerine koyup, kırmızı kabanını çıkardı ve bana uzattı. Nasıl bir tepki vereceğimi bilemiyordum. Çünkü bana güzel başlayan günü zehir etmeye mi gelmişti, yoksa niyeti iyi miydi anlayamıyordum. Kabanı elinden alıp askıya astığımda, o çoktan içeri doğru ilerlemiş, hazırladığım masayı inceliyordu. Yüzünde daha önceden görmediğim bir rahatlık vardı nedense. Aldığım enerji hiçte kötü değildi.

"Sen mi hazırladın?" diye sordu, masayı işaret ederken. Bana bakıyordu. "Evet" dedim ama sesim içime kaçmıştı sanki. Boğazımı temizleyip, derin bir nefes aldım. " Evet ben hazırladım. Birazdan herkes burada olacak. Kahvaltı yapacağız" dedim daha güçlü bir sesle. Üzerimdeki şaşkınlığı az da olsa atmıştım.

"Hakan kahvaltı yapmayı sever aslında. Ama uzun zamandır tek başına yaşıyor. Arada bir kahvaltı yapıyor o yüzden. O da Fadime sayesinde" derken, masanın başındaki sandalyeyi çekerek oturdu. "Benimle pek vakit geçiremedi. Anlattı mı bilmiyorum ama, uzun süre kendime gelemedim ben. Buse'm gittiğinde yani" derken, sesi titremişti. Güçlüymüş gibi davranmaya çalışıyordu halbuki. Neden bana bunları anlatıyordu ki?

"Arzu hanım" dedim araya girerek. Benim şaşkınlığım kadar onunda hüzünlü bir hali vardı. Tanıdığım Arzu Hanım değildi karşımdaki kadın. "Neden geldiniz?" diye sordum. Olanları duymuş olmalıydı. Gelme sebebi oydu. Ama gelip bana Hakan'ı anlatması, ondan beklediğim tepki değildi. Şuan burada beni hakaretleriyle bunaltması gerekiyordu.

Yorgunca gülümsedi. Bakışlarını masadan bana çevirdiğinde "Oturur musun, konuşalım biraz" dedi her zamanki kibar ses tonuyla. Korkmam gerekiyor muydu?

Dediğini yapıp yanındaki sandalyeye oturdum. Gayet sakin görünüyordu. Yine de temkinliydim. Ne diyeceğini de merak ediyordum aslında. Nil'i koruyacağını düşünüyordum ama başka bir şey de olabilirdi.

"Dün Hakan'la yaptığınız şey yüzünden burada olduğumu tahmin edebiliyorsundur. Şu an herkes sizi ve yaptığınız deliliği konuşuyor" dedi ve sonra gülmeye başladı. " Bu kadar cesur olduğunu düşünmemiştim. Hatta bu cesurlukla oğlumu kurtaracağını" dedi ve bacaklarımın üzerinde duran ellerimden tutup, masanın üstüne koydu. Ve kendi ellerini de üstüne sıkı sıkı bastırdı.

"Oğlumu Nil'den kurtardın. Onunla savaşacak gücü verdin Hakan'a. Nil'le yanınıza geldiğimiz son gün fark ettim. Hakan'a nasıl bir güç verdiğini kendi gözlerimle gördüm. Oğlumun gözlerinin tekrar nasıl alevlendiğini gördüm. Ve bunları yapan sensin" dedi. Öyle bir bakıyordu ki gözlerimin içine, hayatını kurtarmıştım sanki. Bense duyduklarım karşısında ne tepki vereceğimi bile bilmiyordum. Öylece, şaşkınlıkla Arzu Hanım'a bakıyordum. Beni övüyordu sanırım. Kulaklarım doğru mu duyuyordu?

"Biliyorum. İlk tanışmamız güzel değildi. Sana kötü davrandım. Ama oğlum içindi. Nil'i tanımışsındır artık. Ne kadar kötü bir insan olduğunu anlamışsındır. Buse'mden sonra Hakan'ı da kaybedemezdim. Beni canımla tehdit etti. Oğlumla. Tek dayanağımla" derken dolan gözlerini umursamadı. Konuşmasına ara vermeden devam ediyordu.

"Nil'i desteklemem gerekiyordu. Oğlumu korumak için, onun dediklerini yapmalıydım. Hakan'ın sana olan ilgisini çoktandır fark etmişti. Bana seni göndermem için sürekli baskı yapıyordu." Derken daha fazla dayanamayarak araya girdim.

KARANLIK ŞEHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin