'KAYIP II'

1.8K 131 83
                                    


İyi okumalar...

^^

O sabah alnımda iki ter damlası konuşacak
Yorgun olarak öldüğüme dair (...)

- demiş ya Orhan Veli, Ezgi gittiğinden beri, halim bundan ne eksik ne fazla. Sadece nefes alan bir ölüyüm. Ezgi gitti, ben bittim. Bu kadar basit. Ve kimse bunun farkında değil. Dışarıdan bakıldığında, İstanbul'a nefes aldırmayan bir adam var. Sevdiğini, karısını, kalbini arayan bir adam. Bulana kadar da asla durmayacak o adam.

İki aydır ne gözümde uyku, ne damağımda tat, ne bacaklarımda takat kaldı. Bu karanlık şehri alt üst ettim de, ondan geriye hiç bir iz bulamadım. Gücümün yettiği, elimin uzandığı yerlere kadar baktım. Ezgi'den bir haber alamadım. Yüreğimin yangınını hangi dille, hangi kelimelerle ifade edebilirim bilmiyorum.

Aklıma tonlarca düşünce geliyor. Aç mı diyorum mesela, üşüyor mu, güzelce uyuyor mu? Hala kabus görüyor mu? Hastalığı devam ediyor mu? Ne halde, nasıl hiç bir şey bilmiyorum. 28 yıllık hayatımda hiç bu kadar aciz ve güçsüz hissetmemiştim kendimi.

"Abi, bir saate başlayacakmış toplantı. Etrafta kuş uçurtmuyorlar. Bizim adamlar da hazır bekliyorlar. Ters bir durum olduğunda haber verecekler" diyen Adem'e döndüm. Bir otel odasında, tekli koltuğa oturmuş, koltuğun koçağından aşağı doğru sarkıttığım elimdeki içki bardağından acı içkiyi yudumluyordum.

Ezgi şimdi burada olsa, beni bu halde görse çok kızardı. Çoğu kez, zararlı olduğundan dem vurduğu içki ve sigarayı hayatımdan çıkarmıştım. O varken, onlara ihtiyaç bile duymuyordum. Ama şimdi yanımda değil ve ben onun yanımda olmayışını unutmaya çalışıyorum. Bir saniye olsun olanların aklımdan gitmesini, eskisi gibi yanımda olduğunu hissetmek istiyorum. Sadece bir saniye. İçtiğim bu acı suyun bunu sağlamasını umuyorum. Ama imkansız. Hiç bir şey, olanları ve onu bir saniye bile unutturamaz. Unutturamıyor.

"Kendilerini sakın belli etmesinler. Toplantıya kadar burada olduğumuzu öğrenmemeleri gerekiyor Adem. Dikkatli olun. Hata istemiyorum" dediğimde bardağı sehpanın üzerine koyup sırtımı dikleştirdim. Ne kadar süredir burada böyle oturduğumdan haberim yoktu. Ezgi'yi düşlerken zaman kavramım yok oluyordu hep. Alışmıştım.

Bir saat sonra, bambaşka bir insan olarak çıkacaktım o toplantıdan. Ne kadar inkar etsem de, ne kadar dirensem de yolum yine babamın yoluna çıktı. O toplantıda mafya patronlarının başına geçmek için hamle yapacağım. Herkesten gizli, görünmeden duyulmadan o toplantıya girecek, elimde tuttuğum anahtarla lider olacağım. Ezgi'yi bulabilmemin tek yolu bu. Onu bulmak için kendimden vazgeçeceğim.

Kendimden vazgeçeli çok oldu aslında. Ezgi'nin kaybolduğu gün ben de kayboldum. Aynada gördüğüm adam Hakan değil. Murat'a benzeyen bir adam. Onun gibi bakan, onun gibi kokan. En büyük korkum Ezgi'yi bulduğum zaman, onu tekrar yanıma aldığım zaman, beni bu halimle kabul edecek mi? Elleri kanlı bir adamı yine sevmeye devam edecek mi?

Ezgi'yi kaybettiğim gün, üzerime ilk Özlem denen kadının kan kokusu sindi. Bundan rahatsız olmam gerekirken, yapmam gerekeni yaptığım için hiç bir pişmanlık yaşamadım. Bu bile benim kendimden uzaklaştığımın bir göstergesi. Ezgi'nin sevip aşık olduğu Hakan değilim artık. Daha kötülerini yapacağımı biliyordum. Yaptım da.

Özlem'i öldürdükten sonra, depoyu adamlara emanet edip çıkmıştım. Dönen başım yüzünden sarsak attığım adımlarımı önemsemedim o an. Sarhoş olmuş gibiydim. Göz bebeklerim sabit durmuyordu. Bir değişimin içindeydim. Kötü bir değişim, ve bunu engelleyecek tek kişi Ezgi'ydi. Bana bir kez sarılsa, o mis kokusunu içime çeksem her şey düzelecekti. Ve ben yaptığım bütün hataları telafi edecek, onu bir daha asla yanımdan ayırmayacaktım.

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now