49. BÖLÜM

8.2K 400 40
                                    


Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

Saniyelik dilimde olabilecek bütün olasılıkları düşündüm. Ve aklıma gelen her seçenek, benim için tehlikeliydi. Bir gün önce beni öldürmek için gelmişlerdi. Bu adamlar ne amcama benziyorlardı ne de onun ailesine. Ne de Cem'e.

Başımı çevirdim. Omzumu tutan eline baktım önce. Sonra yüzüne. Tek kaşını kaldırmış sinirle bana bakıyordu.

"Şimdi uslu ol ve o arabaya bin" dedi sessizce. Aramızda hiç mesafe yoktu. Sigara kokan nefesi yüzüme çarptı.

"Binmezsem?" diye sordum bir cesaretle. Hastane girişiydi ve birçok insan vardı burada. Beni zorlayamazdı.

Keyifle gülümsedi. Ellerini cebine yerleştirip bana doğru eğilirken, kendimi geri çektim. Sırtımı olabildiğince arabanın kapısına yasladım.

"Binmezsen, Serdar'ın yarım bıraktığı işi tamamlarım. Hem de şimdi, herkesin içinde" dedi. Arada bir de etrafına bakıyordu. Oldukça dikkat çekiyorduk şuan.

"Murat Erkmen" dedim gözlerine bakarak. " Beni ölümle korkutamazsın. Bunu çoktan anlamış olman gerekirdi." Ölmek benim için en kolay ve temiz yoldu. Ölsem benim dışımda ayrıca birçok kişi de rahatlayacaktı.

"Serdar'ın kafana dayadığı silahın altında hiç de korkmuyormuş gibi görünmüyordun. Oyun oynamayı bırak. Arabaya bin" dedi. Artık gülmüyordu. Sesi alçaktı ama etkiliydi.

"Asla binmem o arabaya" dedim. Onu iteklemeye çalıştım kendimden. Hala iyileşememiştim. İyileşmeye vaktim olmamıştı daha doğrusu. Milim kıpırdamadı yerinden.

Bağıracağım sırada ellerini ağzıma bastırdı. Başımı sağa sola sallasam da ellerinden kurtulamadım. Üzerine o kadar eğilmişti ki etraftaki insanlar beni göremiyordu artık.

"Hakan'ın canına ne dersin?" dedi kulağıma doğru. "Ali'nin, Kerem'in?" duraksadı ve devam etti. "Hatta o arkadaşın, Aylin? Ya da o salak kadın Fadime? Hangisinin canını alayım Ezgi!" Sesi öyle ürkütücü çıkıyordu ki, dediklerini yapabilirdi. Yapardı. Ali'nin anlattıkları aklıma geldi. Oğluna bile işkence yapmış birisi vardı karşımda.

Çırpınmayı bıraktım. Murat Erkmen'de elini yavaşça ağzımdan çekti.

"Arzu" dedim titreyen sesimle. "Arzu hanıma söylerim. Senin Hakan'a yaptıklarından haberi yok değil mi? Her şeyi anlatırım" Aklıma başka bir şey gelmemişti. Elimden gelen her şeyi deniyordum şimdi.

Kaşlarını çattı. Kıpkırmızı oluşuna bizzat şahit oldum. Arzu Hanım onun zaafıydı. 

"Sen!" dedi bir süre durakladı. " Beni tehdit mi ediyorsun?" Katran karası gözleri alev almıştı. Şimdi burada beni öldürse şaşırmazdım.

"Sen de beni tehdit ettin" dedim. Sesim kısılmıştı. Çünkü bakışları dengemi altüst ediyordu.

"Ben tehditlerimi yerine getiririm. Ama senin tehdidini yerine getirecek zamanın olmayacak " dediğinde bedenini geri çekti. Ceketini eteklerinden tutup düzelttikten sonra arkasını döndü. Etrafa bir göz atıp, kontrol etti. Sonra sert ve dik bir şekilde hastaneye doğru yürümeye başladı. Gerçekten yapar mıydı dediğini? Blöf yapıyordu kesin. Oğluydu sonuçta. Diğerlerine de zarar vermezdi. Ama Aylin? 

Gittikçe benden uzaklaşıyordu. Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Korkuyla etrafıma baktım. Tanıdık kimse yoktu. Korumalar görünmüyordu.

"Ne istiyorsun?" diye bağırdım var gücümle. Hastaneye girmek üzereydi. Sesimi duyar duymaz adımlarını durdurdu. İstediğini almıştı. Geri dönüp yanıma kadar geldi. Gülüyordu. Arabanın arka kapısını açıp eliyle yol verdi. Birkaç saniye bekledikten sonra başka çarem olmamasından dolayı arabaya bindim. Onun zaafı bir tek Arzu hanımdı. Ama benim sevdiğim kişiler çoktu. Sırf onları seviyorum diye zarar görmelerine izin veremezdim. Sonunda ben zarar görsem bile.

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now