9. BÖLÜM

17.1K 650 60
                                    

  Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

 Gözlerimi açtığımda ,karşımda tanımadığım bir adam gördüm. Kolumdan tutmuş, beni uyandırmaya çalışıyordu. Uyuyakalmıştım ve nerede olduğumu bilmiyordum. Aynı minibüsün içindeydim ama Ali yoktu. Bu adam kimdi? Yoksa başka birileri tarafından mı alınmıştım? Bu mümkündü.

" Ali nerede, sen kimsin?" diye sinirli bir şekilde sorduğumda, adam bana alaylı bir bakış attı. Ali de iyi niyetli değildi ki. Ha Ali, ha başkası ne fark eder. Kendi kendime içimden küfürler ediyordum. Mantıklı düşünemiyordum artık.

  Adamın sımsıkı tuttuğu kolları arasında yemyeşil bahçenin içinde, depo gibi bir yere götürüldüm. Ellerim hala bağlıydı. Adam  deponun kapısını açtığında, içeri girmem için başıyla işaret etti. İstemeyerek de olsa, dediğini yaptım. Karşı çıkmanın iyi olmadığını, tecrübe edinmiştim çünkü. İçeri doğru adımladığımda kocaman kapı ardım sıra kapandığında karanlık depoda tek başıma kaldım.

    Sabah olmuş, hava aydınlanmıştı ama gün ışığının sızabileceği küçük bir pencere bile yoktu burada. Birkaç adım atmamla, bir şeye takılıp düşmem bir oldu.  Yüzümün üstüne düştüğümde, yüzümde hissettiğim ıslaklık ile çığlık atmaya başladım. Üzerine düştüğüm şey yüzünden mi böyle ıslaktı yüzüm, yoksa kan mıydı bu hissin sebebi anlayamıyordum.

"Ne oldu, ne bağırıyorsun!" Elindeki silahın namlusunu depoya doğru çevirmiş, temkinli bir şekilde içeri girmişti az önceki adam. İçeri giren ışıkla gözlerimi kısıp, başımı kapıya  çevirerek adama baktım. Önce kaşlarını çattı ve hızlı adımlarla yanıma kadar geldi. Silahı hala elinde tutuyordu. Bir süre bana baktıktan sonra, çatık kaşlarını düzeltip, silahı elinden indirdiğinde kahkaha atmaya başladı. Yüksek sesle attığı kahkahalar bu seferde benim kaşlarımı çatmama neden olmuştu.

"Neden gülüyorsun" diye seslendim ama adam gülmeye devam ediyor, silah olan elini alnına dayamış, siniri bozulmuş gibi gülüyordu. Tehlike olmadığını anlamıştım ama, ne olduğunu bilmiyordum. O yüzden kahkahaları benim de sinirlerimi, bozmuştu. 

   Başımı az önce düştüğüm şeye çevirdiğimde, manyak adamın neden güldüğünü anlamam uzun sürmedi. Devirip üzerine düştüğüm şey kırmızı boya kutusuydu. Adamın gülüşüne bakılırsa gerçekten yüzümün her yeri şuan kırmızıydı. Bir bu eksikti.

  Ellerim bağlı olduğu için kalkamıyordum. Yerde yüzüstü, kırmızı boyanın içine boylu boyunca uzanmıştım. Başımı tekrar kapıya çevirdiğimde gülen adam sayısı artmıştı. Kaçırdıkları yetmiyormuş gibi bir güzel eğlenip, alay ediyorlardı.

" Ne oluyor burada!" duyduğum tok ses Ali'nin sesiydi. Buradaydı. Düşündüğüm gibi başkaları tarafından kaçırılmamıştım. Hala Ali tarafından alıkonuluyordum. Kapıya çevirili başımı önüme eğip, gözlerimi kapattım. Çok utanmıştım. 

  Ali'nin tok sesi gülme seslerini bıçak gibi kestiğinde, yavaşça başımı kaldırıp kapıya çevirdim. Çatık kaşlarıyla karşımda duruyordu işte. Sakın gülme diye içimden geçirirken, sıktığı dudaklarını birden serbest bırakıp kahkaha atmaya başladı. Tek cümlesiyle susturduğu adamlar, Ali'nin kahkahasıyla, tekrar gülmeye başladılar. Dişlerimi kıracak kadar sıkmaya başladım. Gözlerimi devirip kapıdan bakışlarımı çevirdiğimde, birden havalanmanın etkisiyle çığlık attım.

   Sonunda biri akıl edip beni yerden kaldırmıştı. Korkudan kapattığım gözlerimi açtığımda, öfkeli bir çift göz karşıladı beni. Nefretle bana bakıyordu o gözler. Canımı acıtacak kadar. 

" S..sen" diye kekeledikten sonra açık dudaklarımı kapattım. Kurumuş boğazımı yutkunarak ıslattığımda konuşmama devam ettim.

" İyisin, bir şey olmamış."  Gözlerimi karnına indirip, tekrar gözlerine hizaladım. Nedensiz ona bir şey olmaması beni mutlu etmiş, vicdanım rahatlamıştı.

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now