10. BÖLÜM

17.3K 659 71
                                    

Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

   Karşı koymayı unutmuştum sanki. Eski güçlü halimden eser yoktu artık. Bu ben değildim. Paramparça dağıldıktan sonra, tekrar toparlanan, dışarıdan bakınca tek bir kırık izi gözükmeyecek kadar kendini iyileştirebilen biriydim ben. Yirmi yıldır yaşadıklarım mı daha ağırdı, yoksa geçen üç gündür maruz kaldığım muamele mi ağırdı, ayırt edemiyordum. Kollarımdan tutan adam bana sadece "Gel" demişti ve ben bunu hiç sorgulamamıştım bile.  

"Bekle!" diye bir ses geldi. Bunu benim demem gerekirken, bir başkasının benim yerime dile getirmesi mutlu mu etmişti beni? Hayır. Ben kendi kendime yetebilecek güce sahiptim. Bu ben değildim. 

  Odadan zorla çıkarıldığım koridorda, duyduğumuz ses adamın kolumu bırakmasını engellememişti ama adımlarını durdurmuştu. Onun adımları ile birlikte benim de adımlarım durmuştu. Nasıl olsa bu adamın taşıdığı bir eşya gibiydim. Sesin geldiği yöne doğru bakışlarımı çevirdiğimde Hakan'ı görmek beni şaşırtmıştı.

   Birkaç sert adım sesinden sonra yanımıza kadar geldi, gözü tek bir noktadaydı. Adamın kolumu tutan ellerine bakıp, kaşlarını çatarak "Bırak" dedi ifadesiz bir şekilde.

" Hakan Bey, Murat bey bu kızı bekliyor. İşimi yapmam gerek." Diye cevap veren adam kolumu çekiştirip bir adım atmasıyla, Hakan'ın adamın bileğine yapışması bir oldu. Olanları şaşkınlıkla izlerken, Hakan'ın beni kurtarmak için böyle davrandığını düşünmüş, içime bir umut tohumu ekilmişti. Her şey daha güzel olabilirdi. Belki...

"Bırak dedim!" Hakan'ın gür sesi, bir anlık irkilmeme neden olsa da, sonunda rahatlamış hissediyordum.  Ama aynısı kolumdan tutan adam için geçerli değildi. Korkmuştu ve o korkuyla kolumu aniden bırakmıştı. 

" Babama söyle ben getireceğim kızı!" çenesini dikerek kurduğu cümle sonunda adam pes edip yanımızdan ayrıldığında koridorda Hakan'la tek kaldık. Hakan'ın babası kimdi, benden ne istiyordu? Bu soruların cevapları yoktu bende. Son bir çare Hakan'a kendimi anlatmaya çalıştım tekrar.

"Sen de biliyorsun, sadece yardım etmiştim sana. Tamamen tesadüf hepsi." Hakan'dan bir tepki alamayınca, hafifçe eğilip, yüzüne baktım" Biliyorsun değil mi?" diye sordum son bir umut. O geceyi tek yaşamış olamazdım. Bu adamdı şefkatle ilgilendiğim. Sırtımı dönüp gidemediğim. 

"Ben bir şey bilmiyorum. Seni de tanımıyorum. Nişanlın olacak adam tarafından bıçaklandım ve birkaç dakika sonrasında yanımda bittin." dedi düz bir şekilde. Kelimelerin bıçak kesiği gibi can acıtabildiğini küçüklüğümde öğrenmiştim ama bu sefer ki acı bir farklıydı sanki.  

    Duyduklarım  gözlerimdeki umut ışığını söndürdü. Korkum bir rüzgar gibi bedenimi esir alınca titredim. Aklıma gelen son şeyle kendimi kanıtlamaya çalıştım. Heyecanım sesime yansımıştı.

" B..ben kafede, tam önünde oturuyordum. Arkadaşlarımla. Hatta seninle birkaç kez göz göze gelmiştik." Son çırpınışlarımdı. Beni neyin beklediğini bilmiyordum. Hakan'ın beni hatırlayacağını, Cem'e yakalanma pahasına yanına gittiğimin mükafatını alacağımı düşünmüştüm. Ama söyledikleri tepetaklak etmişti tüm bu düşüncelerimi. 
 
   Hatırlar mı diye başımı eğip merakla gözlerine bakıyordum. O kısa bakışmalar benim aklımdan nedense hiç çıkmamıştı ama bu adamı öyle etkilemiş miydi bilmiyorum.

" Hatırlamıyorum öyle bir şey. Gün boyu baktığım, göz göze geldiğim kadınların hepsini hatırlamamı mı bekliyorsun?. Gözlerim gözlerini bulmuş olsa da bu benim için sıradan bir şey."

   Gülümsedim. Ama acı bir gülümsemeydi bu. Yerin dibine girmiş gibi hissediyordum. Daha ne kadar rezil olabilirdim bu adam karşısında. Kalbim ve ruhum bu kadar yaraya daha ne kadar katlanabilirdi?

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now