86. BÖLÜM

845 48 27
                                    


Herkese selam arkadaşlar. 

Depremde verdiğimiz tüm kayıplar için ne kadar üzgün olduğumu bilmenizi istiyorum öncelikle. Yaşananlardan sonra herkes gibi ben de kendimi bir boşlukta hissettim ve bölümü yazamadım. Her başına oturduğumda doğru kelimeleri bulup, birleştiremedim. 

Güzel yazmak istiyorken, yazmak için yazmak istemedim. Geciktim biraz. 

Bilgisayar kaynaklı yazım yanlışları olabilir. Gördükçe düzelteceğim.

Keyifle okursunuz umarım.

Oy verip yorum yaparsanız sevinirim:)

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Burnumda hala keskin bir koku vardı. Yüzümü buruşturdum. Yerimde rahatsızca kımıldadım. Neler olduğunu anlayamadığım bir beş saniye sonrasında, hızla gözlerimi açıp yataktan fırladım. Yatak mı? Arkamı dönüp baktığımda gayet güzel bir odada olduğumu fark ettim. Tertemiz, yumuşacık bir yatak, giysi dolapları... Gayet güzel bir odaydı. Kırmızı ve beyaz ağırlıklı döşenmişti.

En son Ali ile restorandayken, Leo denen adamın yanımıza geldiğini hatırlıyordum. Sonrası hâlâ burnumu sızlatan bir koku ve kopkoyu bir karanlık.

Hakan mı kurtarmıştı bizi? Kesin öyle olmalıydı. Belki de Türkiye'deydik şuan. Bu düşünce deli gibi çarpan kalbimi biraz olsun yatıştırmış, dudaklarıma belli belirsiz bir gülümseme kondurmuştu. Yataktan kalkıp, kapıya doğru ilerledim. İçim rahattı. Korkmuyordum. Kapıyı açtım. Kilitli olmaması, Hakan'ın bizi kurtardığı düşüncemi daha da güçlendirdi. Kısa koridorda yürüdükten sonra karşıma çıkan merdivenlerden aşağı indim. Hiç ses yoktu. Çıplak ayaklarım, tahta zeminde ses çıkarmıyordu.

Merdivenler, büyük bir antreye çıkmıştı. Karşımda üç kapalı kapı vardı. Tam karşımdaki odaya doğru adımladım. Yaklaştıkça inceden konuşma sesleri geldi kulaklarıma. Biraz daha yaklaştığımda, kapıyı açmadan dinlemek istedim. Kulağımı biraz daha yaklaştırdığımda, bir kadın ve erkeğin sesleri geldi kulağıma. Ve Türkçe konuşmuyorlardı.

Hakan getirmemişti beni buraya. Nefesimi tuttum. Sanki şuan nefes alsam, beni yakalayacaklardı. Neresiydi burası, bu insanlar kimdi? Ali neredeydi? İlk uyandığımda düşünmem gerekenleri şimdi düşünüyordum. Kahretsin.

Kapıdan uzaklaşıp solumdaki kapının önüne geldim. Hiç ses yoktu. Belki de dışarı açılan bir kapıydı. Elimi açma koluna uzattım. Kolu indirdiğimde, büyük bir hüsranla kuşandım. Kilitliydi. Hızlı hareketlerle sağımdaki kapıya ilerledim. Ve o da kilitliydi. Endişe sarmıştı çoktan bedenimi. Sağlıklı düşünemiyordum. Buradan çıkmam gerekiyordu.

Etrafıma baktım. Bu üç kapıdan başka bir şey yoktu. Gerisi duvardı. Sadece bir şömine vardı. Eski olduğunu bakımsızlığından anlamıştım. Üzerimde uzun kollu ama ince bir bluz vardı. Kot pantolonum üzerimdeydi. Ama ayakkabılarım yoktu. Hemen merdivenlerden tekrar yukarı çıktım. Odayı ve üst katı iyice incelemem gerekiyordu.

Aynı sessizlikle tahta merdivenlerden yukarı çıktım. İnerken fark etmemiştim ama merdivenden sonra koridor devam ediyordu. Hemen uyandığım odaya doğru döndüm. Ayakkabılarım yatağın kenarında düzgün bir şekilde duruyordu. Elime aldım. Giyersem ses çıkarır diye düşündüm. Beni kaçırmalarına rağmen, nasıl bu kadar serbest bırakırlardı? Kaçırılmak benim için ilk değildi, ama en rahatı buydu sanırım. Hakan'ın beni aldığı düşüncesi bu nedenle ilk aklıma gelendi. Kaçırılmıştım ve rahat bir yatakta uyanmayı hayal etmemiştim.

Odaya göz gezdirdikten sonra, dolap kapaklarını, çekmeceleri açtım. Hepsi boştu. Odadan çıktım. Merdivenlerin oraya geldim. Merdivenlerden inmeden, koridorda devam ettim. Tahmin ettiğim gibi bir oda daha vardı burada. Kapısının açık olmasını umarak elimi açma koluna attım. Karşıma neyin çıkacağını bilmiyordum, ama bu kapıdan başka bir seçeneğim yoktu. Kolu aşağı indirdim yavaşça. Ve dudaklarımdan bir küfür döküldü öfkeyle. Kilitliydi. Parmaklarımı saçlarıma geçirip, önüme düşen tutamları geriye attım. Tek çarem az önce konuşmalar duyduğum kapıydı. Cesur olmam gerekiyordu. En azından Ali beni götürdüklerini görmüştü, Hakan'ın bir şekilde haberi olmuştur. Hem Cenk vardı. O da beni arardı.

KARANLIK ŞEHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin