76. BÖLÜM

2.3K 165 34
                                    

Müzik: Mabel Matiz / Bir Hadise Var

Oy verip, yorum yaparsanız sevinirim. 

İyi okumalar...

Elimdeki telefondan takvim uygulamasını açtım. Evliliğimizin üzerinden tam 1 ay geçmişti. Bugün Şubatın ilk günüydü.  Evliliğimin ilk haftası peri masallarındaki gibi geçerken, sonraki günler, haftalar korku hikayelerine dönüşmüştü. Güzel başlayan rüyamız, kabusla devam ediyordu. 

 O zamandan beri düzgün bir şekilde uyuyamıyorum. Günde bir saat uyusam seviniyordum. Yine o günlerden birisindeyim. Hakan'ın benim için tekrar yaptırdığı terasta, cam odanın içerisindeyim. Sallanan bir sandalyenin üzerinde otururken, doğmaya hazırlanan güneşin gökyüzüne yaydığı kırmızılığa bakıyorum. Öyle güzel ki bu görüntü bir aydır sürekli görmeme rağmen hiç bıkmadım. Tıpkı Hakan'a bakmaya doyamadığım gibi. Yine bu saatte burada oturduğumu fark ettiğinde endişelenecekti. Üzülecek, yine kendine kızacaktı. Biliyorum. Ama elimden bir şey gelmiyordu ki. Uyuyamıyordum bir türlü. Boğuluyordum.  Yatakta onu tek bırakmak yapmak istediğim en son şeydi. Ama en azından onun uyuması gerekiyordu. Birimizin acı çekmesi yeterliydi. 

Bir aylık kabusun sebebi Serdar Koçar ve ailesi değildi. Murat Erkmen'de değildi. Onlardan başka düşmanların da bize ulaşamaya gücü yoktu zaten. Hayatımızı kabusa çeviren bendim. Bizzat kendim.

Günde sadece bir saat uykuda kalabiliyordum. Hakan'la beraber uyuduğumuz yataktan tek başıma, sessizce çıkıyor, burada sadece denizi seyrediyordum. Bunun sebebini ilaçların yan etkisi olarak açıklamıştı Özlem Hanım. Ama Hakan inanmamıştı. Özlem Hanım'ı tehdit etmiş, bana verdiği ilaçları başka doktorlara göstermişti. Ama bir sıkıntı yoktu. Bana verilen ilaçlar ihtiyacım olanlardan fazlası ya da eksiği değildi. Doğru bir tedaviydi. Sadece bunu benim bünyem kaldırmıyordu. Güçlü olacağıma, iyileşeceğime inanarak çıktığım yol, bir anda çıkmaz yola dönüvermişti. 

Özlem Hanım'ın üzerindeki şüphe bulutları dağılmıştı. Hakan ilk başta onu suçlasa da, sonradan suçlunun benden başkası olmadığını anlamıştı. Benimle bir bebek gibi ilgileniyordu ama onun da elinden bir şey gelmiyordu ve bu durum onu iyice çileden çıkarıyordu. Bana değil ama karşısına çıkan herkesten bu yaşadıklarımızın acısını çıkarır gibi davranıyordu.

"Hastaneye yatırsak?" diye bir çözüm önerisi sunmuştu Kerem bundan iki gün önce. Aylin biz evlendikten sonra Ankara'ya geri dönmüştü. Yanında Kerem'i de götürdüğünde Hakan'la ikimiz bu ziyaretin sebebini anlamıştık zaten. Ne kadar kendilerine inkar etseler de, kalplerine söz geçirememişlerdi. Güzel bir ilişkinin içindeydiler. Aylin Ankara'da bir süredir devam edemediği işleriyle ilgilenirken, Kerem İstanbul- Ankara arasında mekik dokumaya başlamıştı.  Ama benim ruh gibi ortalıklarda dolaştığımdan bu güzel habere sevinememiştim bile. Aylin benimle konuşmaya, beni rahatlatmaya çabalasa da, işe yaramıyordu. İlaçlarım hakkında o da Özlem Hanım'a güvenmişti. Tek tek kontrol ettirmiş, hocalarına durumumu sormuştu. Dışarıdan bir tehlike yoktu. Tehlike benim içimdeydi bu sefer. 

Kerem en son Ankara'ya gittiğinde bu sefer tek dönmemişti. Aylin'i de yanında getirdiğinde ben odada uyuyordum. Yani onlar öyle zannediyorlardı. Yatağa girdikten yaklaşık on dakika sonra gözlerimi açtığımda  odadan çıkıp merdivenlere doğru ilerledim. Aşağıdan sesler geliyordu. Her adımımda seslere biraz daha yaklaştığımda, konuşulan konunun ben olduğunu anlamam uzun sürmedi. Adımlarım duraksadı birden. 

Kerem'in önerisini duyduğumda bacaklarımdaki güç beni terk etmişti ve yere yığılıp kalmıştım. Avuç içlerimle merdiven pervazını tüm gücümle sıkmaya başladım. 

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now