89. BÖLÜM

1.3K 52 18
                                    

Selam 🥳

Arkadaşlar, çok fazla eleştiri alıyorum kitabın akışı hakkında. Yapıcı olanları değerlendiriyorum. Ama ben kitabi yazmaya başladığımda kafamda bir taslak vardi. Onun dışına çıkmak istemiyorum.

Sizlerin de okurken sıkılmasını istemiyorum.

Ama yapacak bir şeyim yok. Akışı değiştirmek mantıklı gelmiyor bana. Biraz sabrederseniz daha heyecanli bölümler gelecek. Umarim saygi gösterir, keyifle okursunuz.

Oy verip yorum yapmayı lütfen unutmayın. Tek motivasyon kaynağım bunlar çünkü ❤️❤️

^^

Cenk’in sözleri canımı sıkmış olsa da, Hakan’ın benden öyle kolayca vazgeçeceğini düşünmüyordum. Kesin bir nedeni vardı. Mecburdu. Anlayabilirdim.

Bana verdikleri odaya gittim. Cenk, Nazım’la beraber gitmişti. Onun da benimle geliyor olması hoşuma gitmiyordu ama, yine de sonu Hakan’ın ve kızımın yanında bitecek bir yolculuktu sonuçta.

Odaya girdiğimde, yatağın üzerinde siyah bir elbise gördüm. Etiketi üzerindeydi. Benim için bırakılmıştı. Bunu çok kez yaşadığımdan artık yadırgamıyordum. Bazı insanlar beni zorla yanlarına alıyorlardı ve bana böyle yardım ettiklerini düşünüyorlardı. Bu saçmalık artık normal bir hal almıştı benim için.

Siyah düz uzun elbiseyi giydim. Oda da elbise dışında bir çift bot ve kaban da vardı. Onları da giydim ve beni çağırmaları için beklemeye koyuldum. Yatağın ucuna oturmuş, odayı inceliyordum sadece. Babamın bu servete nasıl sahip olduğu merakımı celbediyordu.

Uyuşturucu işlerine yardım etmişti. Hem de o kötü üç adam içindi. Hakan bunları biliyor muydu acaba? Babasıyla babamın böyle bir bağlantısının olması, bizi birbirimize kavuşturmuştu belki de. Ya da onlar olmasa bile biz bulurduk birbirimizi. Sabaha kadar, hatta günlerce bunları düşünebilirdim. Hakan’la tanışmış olmak hayatımın en güzel şeyiydi. Bunun nasıl gerçekleştiğine hala inanamıyordum. Her şey ortadaydı aslında, ama bana bir mucizeymiş gibi hissettiriyordu. Ulaşılmaz birisine kalbimi vermiştim ve o da karşılık olarak kendi kalbini sunmuştu bana. Masallardan bile daha inanılmazdı.

Kapının tıklanmasıyla, birden ayağa kalktım. Kavuşmaya az kalmış olmalıydı. İçeri genç bir kız girdi. Ne kadar çok çalışan vardı burada. Büyüklüğünden buna şaşırmamak gerekirdi gerçi.

“Ezgi Hanım, hazırsanız sizi Nazım Bey’in yanına götüreceğim” dedi gülümseyen yüz ifadesiyle.

“Hazırım, gidelim” dedikten sonra ona doğru adımladım. O önde ben arkada yürümeye başladık. Uzun koridoru geçtikten sonra merdivenlerden aşağı indik. Burası sabah Nazım’ı gördüğüm yerdi.

“Yakışmış” diye bir ses duydum. Nazım değil, Cenk konuşmuştu. Merdivenin arka kısmındaki koltuğa oturmuştu ve bu yüzden onu görememiştim.

“Senin fikrin sanırım” dedim ona doğru dönüp.

“Tabii, elbisenin güzelliğinden belli değil mi?” diye sorarken, ayağa kalkıp yanımıza gelmişti.

“Ezgi Hanım da güzel taşımış” dedi Nazım. Onun bu konuşmaya dâhil olmasına şaşırmıştım.

“Çıkıyor muyuz?” dedim bu konunun daha fazla uzamamasını istediğim için.

“Hazırsanız çıkabiliriz” dedi Nazım ve eliyle bana çıkış yolunu gösterdi. Büyük bir kapı vardı önümde. İki adam önden geçip hemen kapıyı açtılar. Büyük ve yemyeşil bir bahçeye açıldı kapı. Kaçmaya çalışırken görmüştüm burayı. Ve o iki adam. Benim kaçmamı engelleyen o iki koruma.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 13, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now