44. BÖLÜM 'HAKAN'

9.5K 413 32
                                    

Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

Yazardan...^^

"İstediğin her şeyi yaptım. İstedin diye o adamın kızıyla nişanlandım. Sen de sözünü tut. Nişan işini bitir!" dedi Hakan. Ortalarında duran ahşap masaya yumruğunu vurdu. Murat Erkmen'in evindeki çalışma odasındalardı.

"Nişan işi bitmeyecek. Serdar ile anlaşmam var. Bu bitene kadar, Nil'den ayrılamazsın. Evlilik istiyorlarsa o süre içinde, evleneceksin!" Murat'ta en az oğlu kadar sinirliydi. İki güçlü adam birbirlerine öldürecekmiş gibi bakıyorlardı. Dışarıdan seyreden birisi, bu ikilinin baba oğul olduğunu aklının ucuna getirmezdi.

"O kızla evlenmeyeceğim. Bunu kafana sok." dedi Hakan. Son sözünü söylemiş olmanın rahatlığıyla kapıdan çıkacağı sırada babasının sözleri adımlarını durdurdu.

"Serdar tüm sevdiklerini öldürür. O uğruna her şeyini feda ettiğin arkadaşın, abin, annen hepsi ölür. Bunu ben bile engelleyemem. Serdar'ı kızdıracak bir şey yapma sakın." 

"Beni buna sen mecbur ettin. Bir yıl dedin. Bir yıl bitti. Üzerine iki ay daha geçti baba. Sevmediğim biriyle sınama beni. Oğlunum ben senin." Hakan son cümleleri kurarken, her ne kadar sesinin titrememesi için çabalasa da başarılı olamadı. Babasından hiç sevgi görmemişti. Babası olduğunu hiç hissetmemişti. Murat onun için baba değil, disiplin manyağı bir eğitmendi. Çocukluğundan beri Hakan'ı kendi doğrularına göre büyütmüş, bir robot olmaya zorlamıştı. Ama Hakan da babası kadar inatçıydı. Babasının onu değiştirme çabalarına boyun eğmemiş, kendi bildiğini okumuştu.

Murat'ın amacı oğlunu kendi gibi yetiştirip, yeraltındaki yerini oğluna bırakmaktı. Hakan ise babasının bu hayatından nefret etmiş birisiydi. Aslında direkt babasından nefret ediyordu. İçten içe onu suçluyordu. Kız kardeşi onun yüzünden ölmüştü çünkü. Onun bu kirli işleri yüzünden.

Buse, Hakan'ın küçük kız kardeşi. Beş yaşından sonrasını görememiş bir melek. Abisi Hakan'la birlikte saklambaç oynarken, bahçede duran bir arabanın bagajına saklanmış, araba hareket edip bir çatışmanın ortasında kaldığında, hayatını kaybetmişti. Hakan o zamanlar yedi yaşındaydı. Uzun bir süre kendini suçlamış, sonra babasının içinde olduğu hayatın ne kadar karanlık olduğunu anlamaya başladığında, tüm suçu babasının üzerine yıkmıştı. Tek suçlu Murat Erkmen'di ona göre. 

Hâlâ cüzdanında büyüyememiş küçük kız kardeşinin fotoğrafını taşır, yılbaşında onun hiç  üfleyemediği beş tane mumu üflerdi. Hiç unutmamıştı, ölene kadar da unutmayacaktı minik kardeşini.

"Güçsüzüz Hakan. Serdar karşısında gücümüz yok. Hepimizi mahveder. Bana ilk teklifle geldiğin günü hatırla. Nil vazgeçmeden, biz bu nişanı bozamayız." Dedi Murat kesin bir dille. Kapının önünde duran oğlunun yanına gitti. Elini omzuna koyup hafifçe sıktı. 

"Ali'yi kurtarmak için geldiğin günü hatırlıyor musun? Bana Ali'yi ve Kerem'i kurtarmak için sunduğun teklifi?" diye sordu Hakan'ın gözlerine bakarak.

"Beni tehdit mi ediyorsun?" dedi Hakan babasının sert bakışlarına karşılık vererek. " O gün verdiğim söz bir yıldı. Sözleşmenin günü geçti. Geçersiz artık!" babasının bu sözlerle ikna olmayacağını o da biliyordu ama yine de elinden her ne gelirse onu yapacaktı. Nil'den ne pahasına olursa olsun ayrılacaktı.

"Kâğıt üzerinde mi o sözleşme? Hani nerede? Ali ve Kerem'i kurtarmak için Nil'le nişanlanmayı kabul ettin sen sadece. Ben bir süre belirttiğimi hatırlamıyorum." dedi Murat. O da Hakan'ı Nil'den ayırmamak için elinden geleni yapacaktı. Ondan beklenen de tam olarak buydu zaten.

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now