17. BÖLÜM

14.2K 545 40
                                    

   Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

Cem ile yüz yüze gelecek olmam beni oldukça geriyordu zaten. Bir de Hakan'ın güven vermeyen sözleri ve davranışları korkmama neden oluyordu. Gördüğüm kabusta tuz biber olmuştu korkularıma. Benim yüzümden birilerinin daha zarar görmesini kaldıramazdım. 

Cem çok güçlüydü. Ondan kurtulmanın bir yolunu bulamamıştım. Onu yenecek kimse olmadığına da inanmıştım. Ama yine de denemekten vazgeçmemiştim. Çünkü başarısız denemelerimin cezasını yine kendim çekiyordum. Şimdi tek değildim. Hakan, Ali ve Kerem ile birlikte hareket edecektim. Başarısız olduğumda onlarda zarar göreceklerdi. Onları da korumam gerekiyordu. Üzerimdeki yük katmerlenmişti şimdi. 

   Oturduğum sandalyede, elimde sıkı sıkı tuttuğum poşetle düşünürken, kapıya vurulma sesi beni âna döndürdü. Poşeti masanın üzerine bırakarak yavaş adımlarla kapıya ilerledim ve açtım. Ali ve Kerem hiç beklemeden içeri girdiler. Ali koltuğa yayılarak otururken, Kerem az önce oturduğum sandalyeye geçti ve masadaki poşetin içine baktı ve bana döndü. 

"Lan, nasıl aklımıza gelmedi. Hakan getirdi değil mi?" dediğinde başımı sallayarak "Evet" dedim.

"Boşuna okutmadık tabii. Bizim gibi sadece vurma kırma kısmıyla ilgili değil." diyen Ali'nin yüzünde gururlu bir ifade vardı. Kardeşini gerçekten çok seviyordu ve onun intikamını almak için benim Cem'in yanına gitmem gerekiyordu. Derin bir nefes aldım. 

"Artık Cem'i arasam iyi olur." dedim. Ali her zamanki gibi gözlerini ayırmadan bana bakıyordu. 

"Bir şey mi oldu? " diye sordu. Bu soruyu sorduğuna göre şu an içimde kopan fırtınalar, dışarıdan da gayet net gözüküyor olmalıydı. 

" Sadece kâbus gördüm, bir şey olmadı." Derken başımı yere eğdim ve ellerimi saç diplerime götürdüm. Ali'nin saçlarıma asıldığı anları tekrar yaşıyordum sanki. Her an kalkıp aynısını yapacakmış gibi hissediyordum. 

" İyi misin peki, bugün önemli biliyorsun ve iyi değilsen..." öksürüğüm cümlesinin yarım kalmasına neden oldu. Yayıldığı koltukta sırtını dikleştirip başını sola yatırarak yüzümü incelemeye devam etti.

"Yapmak zorunda değilsin" dedi. Bir kaç saniye beni izlemeye devam ettikten sonra ayağa kalktı birden. "Hatta iptal edelim" dediğinde Kerem'de onu takip etti. Basit bir soğuk algınlığının özgürlüğümü kazanma ihtimalimi yok etmesine izin veremezdim. 

"Hayır" diye bağırdım. Sesimi kontrol edememiştim. "Yapmak zorundayım ve gerçekten iyiyim. Vücudum kırgın sadece" dedim, ses tonumu biraz düşürerek. Onları ikna etmek için sesimi boğazımın acısına rağmen güçlü çıkarmaya zorlamıştım.

 Bunu dememle Ali hareketlenip koca iki adımda dibime kadar geldiğinde elini kaldırıp alnıma doğru yaklaştırdı. Ama dokunmadan geri çekti. Derin nefes verişiyle havada kalan elini kendi ensesine götürüp, üstten bana baktı bir süre.

   Sonra sertçe sırtını bana dönüp, derin nefes seslerini, sessizliğe bıraktı. Sonra elini cebine atıp "Ara" diyerek telefonunu bana uzattı. Bu hareketiyle gözlerim seğirdi. Cem'in sesini duymaya hazır değildim ve bugün bir de yanına mı gidecektim. Her şeyi planlamış, kendimi hazırlamıştım ama Ali'nin birden telefonu uzatması beni korkutmuştu. 

   Gözlerim bana uzatılan telefonda kalırken Ali'nin " Numarayı söyle " deyip telefonu önümden hırsla çekmesiyle kendime geldim. Neden ezberimde olduğunu bilmediğim numarayı söylerken midemde kasılmalar başlamıştı bile.

  Arayıp, hoparlörü açtığında, gelen çalma sesi nefesimi sıkıştırdı. Elimi istemsiz boğazıma götürüp başımı geriye atıp nefesimi verdim.

KARANLIK ŞEHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin