31. BÖLÜM

9.9K 392 29
                                    

 Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

   Karanlık gecenin sessizliğini bölen silah sesiyle, bana doğru koşan Hakan'ın adımları birden durdu. Yanımdaki araba uzaklaştığında bir tek Hakan ve ben vardık. Ve sadece birbirimize bakıyorduk. Aramızda bir kaç metre kalmıştı ama Hakan hareket etmiyor, sadece bana bakıyordu. Sadece gözlerini görebiliyordum karanlıkta. Sonra gözlerini kırptı ve hareketlendi. Sarsak bir kaç adım sonrası bana doğru koşmaya devam etti.  

Yanıma kadar geldiğinde tek dizinin üstünde benim seviyeme indi. "Ezgi" dedi kısık sesle. Canı acıyormuş gibiydi.  Ellerini yanaklarıma koyup yüzümü inceledi. Sonrasında gözlerini vücuduma indirdiğinde ben nefes aldığımdan emin değildim. Hiçbir şey hissetmiyordum. 

Birden elini üzerimden çekip ayağa kalktı. Ellerini pantolonunun kemerine götürüp çözmeye başladığında ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum. Kemerini çözüp çıkardı. Sonra tekrar tek dizinin üzerine indi. Yavaş hareketlerle sırtımı soğuk zeminden ayırdı. O kadar sıkıntılı gözüküyordu ki, çatık kaşlarına dokunmak, onu rahatlatmak istedim. 

 Kemeri sağ bacağımın üst kısmına bağlayıp bir anda sıktığında, hissettiğim acıdan bağırdım. Bakışlarım sağ bacağıma indiğinde, az önce çıkan kurşunun nereye isabet ettiğini anladım. 

"Çok acıyor" diye mırıldandım bacağımda hissettiğim yanmayla. Bakışlarını bilerek bana değdirmiyordu. Kirpiklerinin titrediğini görebiliyordum. Bir cesaretle ellerimi kaldırıp yanaklarına yerleştirdim. Bana bakması için çabalasam da izin vermedi. Yanaklarındaki üşümüş ellerimi yumuşakça kavrayıp kendinden ayırdı. Derin derin içine çektiği nefesler, sıkıntıda olduğunun kanıtıydı. Sert ifadesini bozmadan dikkatlice beni kucağına aldı. Kollarımı boynuna dolayarak ona yardımcı oldum. Her sallantıda acıyan bacağım yüzünden kısık sesle inliyordum. Başımı boyun girintisine sokmuştum iyice. Hep iyi geliyordu bana. Yine iyi gelirdi. 

Arabanın yanına geldiğimizde arka kapıyı açarak yavaşça beni oturttu ve bacağımı koltuğun üzerine aynı titizlikle yerleştirdi. Kapıyı kapatmadan önce durup, bir kaç saniye bana baktı sonunda. Bana öfkeliydi ama durumumdan dolayı kızamıyor, bir şey yapamıyordu. Burnundan verdiği nefesle birlikte kapımı kapatıp şoför koltuğuna yerleşti ve arabayı çalıştırdı.

"Kerem, Kemal Bey'i ara on beş dakikaya oradayım. Ameliyat olduğunu söyle" deyip Kerem'in konuşmasına izin vermeden arabanın içinde yankılanan çevirim sesini kapattı.

Başımın dönmesini gidermek için kafamı cama doğru çevirdim. Acıdan akan bir damla yaş yanağımdan süzülürken onu Hakan görmesin diye elimin tersiyle sildim. Bacağımdaki yara, sanki tenimde bir ateş parçası varmış gibi hissettiriyordu ve her geçen dakika iyice artıyordu. Bu ateşe rağmen diğer yerlerimde peyda olan üşüme hissi ise bedenimi çoktan ele geçirmişti. 

"Canın acıyorsa, ağla" diye seslendi bana Hakan. Ona başımı çevirdiğimde dikiz aynasında göz göze geldik. Bakışlarımı aşağı indirdiğimde, direksiyonu sıkı sıkı tuttuğunu gördüm. Öfkeliydi. 

"Ağlasana" diye bağırdı bu sefer. İç çekip yerimde zıpladım. Direksiyona avuç içini geçirdiğinde, hafif yalpalayan araba umurunda olmadı. 

"Bağırma " dedim güçsüzce. Kalbimi kırıyordu da haberi yoktu. Korkuyordum. 

" Canın acıyor, ağla bağır, sen bağır, bana kız." dedi yine yüksek sesle. Cümlesinin sonunda sesi kısılmıştı. Ben ağlayıp, bağıramazdım. Bunu neden anlamıyordu bu adam. 

"Yapamam, sus lütfen" dedim yine güçlükle konuşarak. Sıktığım dişlerim çenemi ağrıtmaya başlamıştı. 

Direksiyona avuç içini geçirdi tekrar. Sonrasında eve gidene kadar tek kelime konuşmadık. Sadece sürekli dikiz aynasından birbirine değen bakışlarımızdı kurduğumuz iletişim. Hakan'ı tanımasam benim halimden dolayı acı çekiyor diyebilirdim. Eğilip kanayan bacağıma baktım. Gerçekten çok kötü durumdaydı. Bağladığı kemer daha fazla kan akmasını engellese de, arabanın koltuğu çoktan kanla kaplanmıştı. 

KARANLIK ŞEHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin