29. BÖLÜM

9.5K 399 73
                                    

Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

"Bir daha Nil' e karşılık vermeyeceksin." Aniden açılan kapıyla Ali'nin üzerindeki bakışlarımı kapıda gözüken Hakan'a çevirdim. Bir hışımla içeri girip koluma yapıştı. Beni kendine doğru çekip yüzünü yüzüme yakınlaştırdı.

"Bu sana ilk ve son uyarım" dedi sert bir tonla. O kadar öfkeliydi ki kirpikleri dahil titriyordu. Gözleri simsiyahtı ve canımı acıtan bakışlarına bürünmüştü. Sinir bozukluğuyla bir kahkaha attım.

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun?" dedim sesimi yükselterek. Kendimi geri çekerek kolumu onun parmaklarından kurtardım. Gözlerini asla yüzümden ayırmıyordu. Göğsü inip kalkarken, sabırsızdı. Beni dinlediğinden bile emin değildim. 

"Nişanlının bana ne dediğinin farkında mısın sen? " diyerek devam ettim. Onun bu sinirli halini önemseyecek durumda değildim ben de. Sinirlenen tek o değildi. Patlamaydı sanırım bu ikimizdeki. Sonuçları ağır olacak gibiydi. Ama gariptir bu kötü son senaryosu korkutmuyordu beni şu an. 

Tekrar bana doğru hareketlenip bu sefer çenemden tuttu sıkıca. Milimler kalmıştı yüzlerimiz arasında. Kulağıma doğru eğildi.

"Beni sinirlendirme. Ben ne dersem onu yapacaksın Ezgi. Karşılık verme diyorsam vermeyeceksin. Sana ne ima ettiği umurumda değil anladın mı?" diyerek fısıldadı. Soğuk kelimeleri nefesini de soğutmuştu ve tenime çarptığı her nokta buz kesti. Sıktığı çenemin, kalbimden daha fazla acıması gerekmiyor muydu?

 Çenemi sıkan parmakları ben cevap vermediğimde iyice sıkılaştı. Kendimi sıkmaya başladığımda gözlerimi kapattım. Gözlerimde biriken yaşlar firar etmek için bekliyorlardı. Bu halime bir çok kez şahit olmuşken, beni hala zorluyordu Hakan.

Parmakların hafif gevşemesiyle gözlerimi araladığımda yanımıza bir başkasının geldiğini yeni fark ettim. Ali, Hakan'ın çenemi tutan bileğine yapıştığını gördüm. Sonra gözlerini. Öfkeyle Hakan'a bakıyordu. Tek bir acısına dünyayı yakmaya hazır olduğu kardeşine...

"Bırak!" dedi dişlerinin arasından bir süre sonra. Hakan birkaç saniye daha bana öfkeyle baktıktan sonra parmaklarını çenemden yavaşça ayırdı. Sarsak birkaç geri adım attım. Ellerim çenemde,  hayal kırıklığıyla Hakan'a bakıyordum. Canımı tahmin edemeyeceği kadar çok yakmıştı. Ama neden?  Beni Cem'le kıyaslama demişti ama Cem gibi davranıyordu. Her hareketi aklıma Cem'i getiriyordu. Cem'de önce beni döverdi, sonra hiçbir şey olmamış gibi davranırdı.

"Abi ne yapıyorsunuz siz ya" diye araya giren Kerem, hala Hakan'ın bileğini tutup öfkeyle bakan Ali'yi sakinleştirmeye çalışıyordu.

Fadime teyze de yanıma gelip kollarımdan tutup beni kendine çekmişti. Hayretle karşımdaki üçlüyü izliyordum.

"Bilmiyordu Ezgi, anlatırız öğrenir bir daha konuşmaz öyle." Kerem'in ortamı yumuşatmak için söylediklerini ne Ali ne de Hakan dinliyordu. Sadece birbirlerine sert sert bakıyorlardı. Gözleriyle konuşuyorlarmış gibi. 

Sonunda Hakan'ın kolunu sertçe geri çekmesiyle Ali'de pes etti. Hakan göz ucuyla bana bakıp öfkeli bir nefes bıraktıktan sonra dışarı çıktı. Ali'de peşinden hızla çıkıp kapıyı yüzümüze çarptı. Bir kaç saniye olanları zihnimde birleştirmeye çalıştım ama imkansızdı. 

"Benim burada ne işim var? " diye mırıldanarak Fadime teyzenin kollarından ayrılıp kendimi salondaki koltuğa bıraktım. Başımı ellerimin arasına alıp kendi kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Omuzunda hissettiğim dokunuşla başımı kaldırdım. Kerem elini omzuma atmıştı ve bana bakıyordu. Tekrar başımı önüme eğdiğimde yanıma oturdu.

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now