33. BÖLÜM

9K 369 33
                                    

Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

Tam evin kapısına geldiğimde tekrar dönüp onlara baktım. Nil Hakan'ın kolundaki elini boynuna götürüp Hakan'ın ensesinden tutup dudaklarından öptüğünde gözlerimi kapattım sımsıkı. Yumruk yaptığım ellerime batan tırnaklarımın acısını hissediyordum. Ama sol yanımdaki sıkışmanın yanında hiçbir şeydi bu.

Hemen onlara arkamı dönüp kapıyı açarak içeri girdim. Sırtımı kapıya yaslayıp bir müddet öylece kalakaldım. Az önceki sahne hâlâ gözlerimin önündeydi. Normaldi. Onlar nişanlıydı. Bu kadarını kendim bile tahmin edemezdim. Böyle canımın acıyacağını, böyle rahatsız hissedeceğimi...

Yavaşça koltuğa doğru yürüyüp oturdum. Hâlâ gitmiyordu gözümün önünden. Nil'in bana bakarak Hakan'ı öpmesi. Hızla başımı iki yana salladım. " Ezgi, Hakan nişanlı kendine gel" diye mırıldandım. Şu an böyle rahatsız hissediyor olmam bile çok ayıptı. Normal değildi. 

Nişanlı birisine, başkasını seven birisine böyle duygular beslemek. Hadi hislerime engel olamadım diyelim ama bunu Nil'e hissettirmiştim ben. O yüzden bana böyle davranıyordu. Ben bile şimdiye kadar tam emin değilken duygularımdan, Nil ilk görüşte anlamıştı. Hakan ile arama bir sınır koymam gerektiğinin farkındaydım artık. Sinirle başımı öne eğip, dizlerimin üzerine dayadığım kollarımın arasına aldım. Çalan kapıyla başımı kaldırdım. Ellerim hala saçlarımın arasındaydı. Sıkıntıyla bir nefes verip kapıya doğru ilerledim.

"Naber minik kuş?" deyip içeri giren Ali'nin peşinden ilerledim. Her zamanki gibi koltuğa yayılarak oturduğunda, ben de karşısına geçip tek kaşımı kaldırarak neden geldiğini sorgular gibi bakmaya başladım. Öfkeliydim ve Ali tam da bunun üstüne gelmişti. 

"Ne?" dedi sertçe. "Yasak mı gelmemiz?" Alınmış mıydı? Ona değildi öfkem. Ama zamanlaması yanlıştı. 

"Ev sizin eviniz, yasak olması imkânsız ama seni görmek imkansız artık. Şaşırdım o yüzden" dedim. Kendimi toparlamam gerekiyordu. Yoksa Nil'in anladığı gibi herkes duygularımı fark edebilirdi. 

"Bir kaç gün yoktum doğru. Ama bitti. Şimdi de seni götürmeye geldim." Dedi gülümseyerek. Oturduğu yere iyice yerleşip kolunun birini koltuğun üst kısmına doğru uzattı.

"Nereye" dedim tereddütle. Şu an deli gibi dışarı çıkmak istiyordum ama istediğim gibi bir yer de çıkmayabilirdi sonuçta.

"Nereye istersen?" dedi aynı gülümsemesiyle. "Kerem çok sıkıldığını söyledi. Ben de boşum bugün. Gezdireyim seni biraz" Dudaklarından dökülenler beni ne kadar mutlu etti, biliyor muydu?

"Ciddi misin" dedim heyecanla önüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırırken. Gözlerimin sevinçten parladığına eminim.

Başını aşağı yukarı sallarken, o da aynı mutlulukla bana bakıyordu. Alt dudağını dişlerinin arasına alıp ezmeye başladı. 

"Hemen çantamı alıp geliyorum" dedim hızla odaya doğru yürürken. Yaralı bacağım umurumda değildi. 

"Dikkat et, canın yanacak" diye arkamdan bağırsa da onu umursamadım. Kaç gün sonra kendim için bir şey yapacaktım ben. Hızlıca kabanımı giyip çantamı aldıktan sonra Ali'nin yanına geldim. O da yayıldığı koltuktan ayağa kalkmıştı. Ellerini arkasında birleştirmiş, kapının önünde beni bekliyordu.

"Bu kadar sevineceğini düşünmemiştim" dedi ben ona doğru koşar adımlarla yürürken. Şaşkınlıkla bana bakıyordu ama bendeki mutluluk ona da sirayet etmişti. Gülüyordu hep. 

"Şu an bana verebileceğin en güzel hediyeyi verdin. Kaç gündür evden dışarı çıkamadım" dedim sitemle. Müştemilattan çıkmış, arabaya doğru yürümeye başlamıştık.

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now