75. BÖLÜM

2.8K 164 8
                                    

❤ Selam 

Yorum yapıp, oy verirseniz sevinirim...

Keyifli okumalar 

^^

Dalga seslerinin arasında gözlerimi açtığımda belki de bu zamana kadar yaşadığım en mutlu günüme uyanmış olabilirdim. Hakan'ın kolları arasında uyanmıştım. Arkadan bana sıkı sıkı sarılmış, derin bir uykunun içerisindeydi. Derin nefeslerinin şişirip alçalttığı göğsünü sırtımda hissediyordum.  Dönüp ona bakmak istesem de uyanmaması için bu isteğimden vazgeçtim. Yanağımın altından geçen koluna küçük bir öpücük bırakmakla yetindim. 

Hiç uyanmak istemeyeceğim güzel bir rüyaydı bu an. Bir sürü sınavdan geçmiş olmamıza rağmen, yeni güne bu şekilde uyanmak tarif edilemezdi. Gün çoktan aydınlanmıştı. Hakan'ın bu kadar uzun süre uyuyabildiğini bilmiyordum. Onu her gördüğümde gözleri gece boyu uyumamış gibi olurdu. Ama şimdi huzurlu bir uykunun içinde olduğunu hissedebiliyordum. 

Bir süre kendi nefesimi onun nefes alışverişlerine uydurarak vakit geçirdim. Bu yaptığımdan hiç sıkılmadım. Ömrüm boyunca yapsam sıkılmayacağımı biliyordum. Büyük bir titizlikle Hakan'ın uyandırmamaya çalışırken, odada yükselen telefon melodisiyle gözlerimi devirdim. Hakan boğuk bir şekilde mırıldanıp, yerinde kıpırdandığında ben de yataktan çıkmak için hareketlendim. Ama izin vermedi. Karnımın üzerine yerleştirdiği eliyle beni iyice kendine doğru çekerken, yüzünü saçlarımın arasına gömdü. 

"Hakan, telefon çalıyor" dedim bırakması için. Bir kez daha kalkmak için hareketlendiğimde boğazından rahatsız olduğunu belli edercesine inledi. Telefon çoktan susmuştu. İki kolunu da iyice bedenime sarmıştı. Bölünen uykusuna hiç bir şey olmamışçasına devam ediyordu. 

"Sen hep böyle uykucu muydun?" diye sordum. Hareket bile edemiyordum artık. 

"Değildim, ama artık öyle olacağım. Hepsi senin suçun." dediğinde uykulu çıkan sesi çok hoşuma gitmişti. Kıkırdadığımda hafifçe başını kaldırıp bana baktı. Ben de hafifçe başımı ona doğru çevirdiğimde sonunda yüzünü görebilmiştim. Gözlerini zorlukla aralamış, kaşlarını da olabildiğince çatmıştı.  

"Neden güldün?" diye sordu ciddi bir şekilde. Başını iyice geriye atmış, beni net görebilmek için olabildiğince kısmıştı gözlerini. Mutluluktan parladığına emin olduğum gözlerimle ona bakarken derin bir nefes verip başını tekrar saçlarımın arasına gömdü. Cevap vermemi beklemeden boğuk sesiyle konuştu. Daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi. 

"Gülersin tabii" diye mırıldandığında, dediğinden hiç bir şey anlamamıştım. 

"Ne demek istedin, anlamadım" dedim neşeli çıkan sesimle. Uyanalı çok olmuştu ama onun yüzünden yataktan çıkamıyor, hatta hareket edemiyordum. 

Karnıma doladığı kollarını sonunda ayırdığında sırt üstü bir şekilde yatağa uzanıp kolunu başının altına koydu. Gözleri hala kapalıydı. 

" Bana ne yaptığının farkında bile değilsin değil mi?" diye sordu. Beni bırakmasını fırsat bilerek tamamen ona doğru döndüm. Diğer kolu hâlâ benim başımın altındaydı.  "Ne yaptım?" diye sordum. Fısıldar gibi çıkmıştı bu sefer sesim. Vereceği cevabı sabırsızlıkla beklemeye başladım. 

Sıkıntılı bir nefes verip gözlerini açtı ve başını bana doğru çevirdi. O kadar derin bakıyordu ki, bakışından bir sürü anlam çıkarabilirdim. Ona iyi gelmeyi isterdim. Onun bana geldiği gibi.

 "Sensiz yeni bir güne uyanmak mesela, artık imkansız. Sensiz yemek yemek, sensiz yaşamak, sensiz yürümek, sensiz nefes almak. Bunlar imkansız artık. Sensiz bir hiç olduğumu anladım bu sabah. En son çocukluğumda böyle güzel uyumuşumdur. Böyle huzurlu uyanmışımdır. Bana öyle iyi geliyorsun ki, bu beni çok korkutuyor" dediğinde kaşlarımı çattım. 

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now