12. BÖLÜM

16.2K 612 56
                                    

Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

"Neden Cem'e gönderecektiniz beni? Diye sordum titrek bir sesle.

" Gitmeyeceğin için bilmene de gerek yok" dedi. Kaşları bilmiş bir edayla havalanmıştı. Ciğerime asla yetmeyen havadan bir tane daha çektim içime. Hala ona bakıyordum ve ikimizde konuşmadan sadece gözlerimize bakıyorduk. Ona bakışlarımla bütün sıkıntılarımı göndermeye çalışıyordum. Anlıyor muydu acaba? 

Onun da göğsünün inip kalktığını fark ettim. Bu gece alınan nefesler kimseye yetmiyordu anlaşılan. Bu bakışmanın sonu Ali'nin kapıyı açması oldu. Gözlerini ilk kaçıran ben oldum. Dönüp Ali'ye bakarken, Hakan'ın  hiç kıpırdamamış olması dikkatimi çekti. 

"Ne oldu?" diye sordu Ali. Bir bana bir Hakan'a bakarken, kaşlarını çatmıştı. "Hiç" dedim sadece ve başka bir kelime etmeden tekrar içeri girdim. İçeriden vuran sıcaklık, üşüdüğümü fark etmemi sağladı. Kerem yine aynı koltukta oturuyor, telefonuyla ilgileniyordu. Hemen yanına gittim.

"Sen söyle lütfen." dedim ellerini tutarak. İlk karşılaşmamız iyi değildi, ama nedense bana yardım edeceğini düşünüyordum ve düşüncemde haklı olduğumu gördüm. Bana doğru eğilerek, sessizce konuştu. 

" Söyleyeceğim. Çünkü doğru olan bu. Sana anlattığım kısımlarda bilmediğimiz noktalar var ve o kısımları sadece Cem'den öğrenebiliriz. Onu bulmak içinde seni kullanmayı düşünmüştüm. Fikri ortaya atan benim. Ali biraz ılımlı olsa da bu fikre Hakan kesin karşı çıktı." dedi. Bütün cevaplar Cem'deydi yani. 

   Cem'i bulmaları gerekiyordu. Belki o bilmedikleri kısım tamamlandığında benim için de ortada bir tehdit kalmazdı ve normal hayatıma kavuşurdum. Hatta bu adamlar arasında Cem bile yok olabilirdi. İşte bana yeni bir fırsat.

"Yaparım ben." dedim heyecanla Kerem'e.

"Yaparsın da, hiç bir yerde bulamadık şerefsizi. Birileri güzel saklıyor onu." dedi. Gülümsedim. 

"Ben onu ararsam hemen gelir" dedim kendimden emin bir şekilde. İnanmıyormuş gibi bakıyordu yüzüme. "Gerçekten gelir. Kimsenin bilmediği, tek benimle iletişim kurduğu bir telefon numarası var. Her zaman açık değil. Denk getirirsem, istediğimiz bir yere onu çağırabiliriz. Her şeyi anlatır, ben de kurtulmuş olurum" dedim. O kadar heyecanlıydım ki, Kerem'in tuttuğum elini sıktığımı o işaret etmeden fark etmemiştim. 

"Plan güzel. Ona ulaşacağımız bir yol da bulduk. Tek sorun Hakan. Seni asla Cem'e göndermez." dedi umutsuzca ve sırtını tekrar koltuğa yasladı. Bir süre sessizlik oldu aramızda. Benim için bir umut vardı şuan. Ben buradan gidebilecek, konsey dedikleri şeyden böylece kurtulabilecektim. Sonunu, olacakları hiç düşünmeden bu umuda sarılmak istiyordum. Cem olacaksa beni özgürlüğüme götürecek olan şey, kabulümdü. 

   Cem'in kötü işlere bulaştığını biliyordum. Ama cebinde bulduğum küçük uyuşturucu paketleri sadece kendine zarar verdiğini düşündürmüştü bana. Hâlbuki işin arka tarafı oldukça büyüktü. Bu pisliğe bulaşırken, en sonunda beni de kendi çukuruna çekmeyi başarmıştı. Cem'in hayatımı karartmaya devam etmesi, canımı sıkıyordu. Ondan kurtuluşum yoktu.

"Hakan'la konuşurum ben" dedim birden ayağa kalkarak. Hakan'la konuşamadığımın farkındaydım, ama denemem gerekiyordu yine de.

Kerem'de ayağa kalktı.  Ellerini beline yerleştirip, üst vücudunu geri atarak esnerken, sabırla onun ne diyeceğini bekliyordum. 

"Burada değil, ben onunla konuşmak istediğini söyleyeceğim. Yanına gelir." dedi ve kapıya doğru yürümeye başladı, kapıyı açmadan durdu ve tekrar bana döndü. "Sakın Hakan'a benim anlattığımı söyleme" dedi tek kaşını kaldırıp. Söylemesem bile anlayacağından emindim. Ama Kerem'e başımla söylemeyeceğimi işaret ettikten sonra, gitti. 

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now