73. BÖLÜM

3K 192 17
                                    

Selam... 

Keyifli okumalar...

Yorum yapar mısınız?

^^

"Ali mi?" diye sorduğunda sert bakan gözlerine çevirdim bakışlarımı. Kaşlarını olabildiğince çatmıştı ve her nefesinde öfkeyle inip kalkıyordu göğsü. Her geçen saniye bakışları iyice alevleniyordu. Sorusunun cevabını çok iyi biliyordu, ama benden duymak istiyordu ısrarla. Ali'nin böyle bir şey yapacağına o bile inanmak istemiyor gibiydi.

Benden bir cevap alamadığında ellerini boynumdaki serçe figürlü kolyeye uzattı. Hareketleri sertti ama canımı acıtmamak için de ekstra bir çaba veriyordu. Kolyeyi çıkardıktan sonra cebine koydu. Bunu neden yaptığını merak etsem de öfkesi sormamı engellemişti. Resmen burnundan soluyordu.  Ali'nin buraya geldiğini kesin biliyordu. Korumalar, çevremdeki her hareketi bir şekilde Hakan'a bildiriyorlardı. Peki Ali'nin benim için hissettiklerinden haberdar mıydı? 

Bir süre bakışlarını boşluğa dikerek, nefesini düzenlemeye çalıştı. Aramızda çok az bir mesafe vardı. İnip kalkan göğsü ve nefes sesleri biraz olsun  hafiflediğinde bakışlarını boşluktan çekip, mavi nemli gözlerime dikti. Daha sonra elini ceketinin iç cebine götürdü ve oradan bir kutu çıkardı. Nefes aldığımı bile unutturmuştu az önceki hali. Aralarındaki ince köprü benim konuşmamla yıkılacaktı sanki. Bu hissi hiç sevmemiştim. 

" Sen benimsin Ezgi. Birazdan resmi olarak da karım olacaksın. Gelinliğini tamamlayacak kolyeyi de benim takmam lazım." Derken kutudan çıkardığı kolyeyi özenle boynuma taktı. Yüz ifadesi bir parça yumuşamıştı ama sesi hâlâ öfkeliydi. Öfkesi bana değildi ama abisineydi. Ve abisi benim için çok değerliydi. Ona verdiğim değeri dile getirdiğimde yanlış anlaşılacak bir ortam oluşmuştu şimdi. Artık ne ben eskisi gibi Ali'yle konuşabilirdim, ne de o bana yardım edebilirdi. Tek bir sözü ile büyük bir hasar almıştı aramızdaki köprü. 

Düşüncelerden sıyrılıp, âna odaklanmalıydım. Sırtımı kapıdan ayırdım. Hakan'ı omuzlarından tutup hafifçe kenara çektiğimde, hızlıca odanın içine doğru ilerledim. Kolyeme bakmak için aynanın önünde durdum. Beş yapraklı bir çiçek modeli vardı kolyenin ucunda. Çok güzel görünüyordu.  Hayranlıkla aynadaki yansımama bakarken "Çok güzel bu" diye mırıldandım. O kadar güzeldi ki kolye, gelinlik şimdi tamamlanmıştı sanki. Hakan'da yanıma kadar geldi. Arkamda durup, çenesini omzuma yerleştirdi ve  aynadaki yansımamla göz göze geldi. 

"Nergis zambağı" dedi yoğun bir şekilde bana bakarken. Merakla onu dinlerken, konuşmasına devam etti. "Güzel kadın çiçeği de denir. Senin gibi" dediğinde dudakları iki yana kıvrıldı. Açıkta kalan boynumdan uzunca öptü ve geri çekildi.

"Bugünü kimsenin bozmasına izin vermeyeceğim. Bugünümüzü ve sonrasını. Hep mutlu olacağız. Benimle evlenmeyi kabul ettiğin için, beni yaptıklarıma rağmen hâlâ sevebildiğin için dünyaları önüne sersem az." Dedi. Hâlâ aynadan birbirimize bakıyorduk. Öyle bir andı ki, bir sürü duyguyu aynı anda yaşıyordum. Deli gibi heyecanlı, ayaklarımı yerden kesecek kadar da mutlu. 

Hep yeni bir başlangıç hayali kuran ben, şimdi gerçekten de yeni bir başlangıç yapacaktım. Sevdiğim adamla evlenecektim. Bu sefer başaracaktım. Hâlâ rüya gibi geliyordu. Eğer bir rüyaysa da bu güzel günler bittikten sonra uyanmayı dilerdim.  

"Hazır mısın?" dediğinde elini bana doğru uzattı. Onun da benden farklı bir tarafı yoktu. İkimizde şaşkındık, heyecanlıydık. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki, duygularımızı yeni yeni fark etmişken, şimdi nikah masasına oturacaktık.

Aynadan bakışmaya bir son verip, bedenimi ona doğru çevirdim. "Hazırım" dediğimde bana uzattığı elini sıkıca tuttum. Bir daha bırakmamak üzere.

KARANLIK ŞEHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin