54. BÖLÜM

6.9K 368 69
                                    

Müzik: Yalnız/ Şebnem Ferah 

Kim bilir neler neler geçti başından
        Kimse böyle yalnız olamaz...

İyi geceler (:

Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

"Hakan'ı çağırmadınız mı?" diye sordum çayımı yudumlarken. Önemsiz bir şeyden bahsediyormuşum gibi görünmeye çalışıyordum.

"Hakan şehir dışına çıktı" dedi Kerem normal bir şeyden bahsediyormuş gibi. "Gelmez birkaç gün" dediğinde çay boğazımda kaldı. Öksürürken Ali hemen yanıma gelmiş sırtıma yavaş bir şekilde vuruyordu.

"İyi misin?" diye sordu öksürüklerim kesildiğinde. İyi değildim. Bu akşam ben o adamların yanına gidecektim. Yanımda olacağını söylemişti ama şimdi İstanbul'da bile değildi.

"İyiyim" dedim mecburen. İçimde bir burukluk vardı ama kimseye hissettirmemem gerekiyordu. Dün beni sevdiğini söylemiş, bir kez daha yaptıkları için özür dilemişti. Ertesi günün sabahında ise şehir dışına çıkmıştı. Daha bazı şeyleri hazmedememişken, sürekli üstüne yeni kırıklıklar yüklüyordu Hakan. Üzerimdeki ağırlığı zaten taşıyamazken yenileri ekleniyordu. Ne kadar dayanabilirdim bu duruma?

"Hala ağrıyor mu başın" diye sordu Ali. Ona doğru arkamı dönüp hayır anlamında kaşlarımı kaldırdım. Konuşmak bile zül geliyordu sanki. Kaşlarını çattı, üzgün bir yüz ifadesine büründü birden.

"Ne oldu?" diye sordum bu haline karşılık. Anında yüzündeki ifadeyi düzeltip "Bir şey yok" dedi. Bugün konuşmamızın tamamını bu kısa kelimeler oluşturacaktı sanırım. Yanımdan uzaklaşıp tekrar yerine oturdu. 

"Yemek niye yemeysun Ezgi kızum?" diye sordu Fadime Teyze. Bakışlarımı hemen güzel  gözlerine çevirdim. 

"Tam uykumu alamadım sanki. Ondan sanırım Fadime teyze. Hem yeni uyandım. Birazdan kendime gelirim. O zaman yerim olur mu?" diye sordum. Tüm bedenim stresten kaskatıymış gibi hissediyordum. Akşam olacakları düşünmek istemesem de, düşünmem gerekiyordu. Hep yapmak istemediklerimle yüzleşmek zorunda kalıyordum.

"Tamam kizum. Zorlama kenduni. Sonra yersun." dedi sıcacık gülümsemesiyle. Minnetle gülümsedim, sıcak gülümsemesine karşılık olarak. Annem olsa böyle hissettirirdi diye düşündüm. 

Kahvaltı faslı bittiğinde Kerem ve Aylin dışarı çıkmışlardı. Kerem evlerin çevresini gezdirmeyi teklif etmişti Aylin'e. Hem kavga ediyorlar, hem de güzel  bir şekilde geçinebiliyorlardı. Aylin'de artık korkmuyor gibiydi. Kerem ve Ali'yi tanıdıkça korkuları azalmıştı, tıpkı benim gibi.

Fadime Teyze'de onlarla birlikte çıkıp evine gittiğinde Ali ve ben evde kalmıştık. Ve toplanmayı bekleyen bir sofra.

"Bize bıraktılar sofrayı" dedim söylenerek. 

"Bize?" kaşlarını kaldırmış sorgularcasına bana bakıyordu. 

"Tek başıma mı toplayacağım" dedim şaşkınlıkla. "Gerçekten yardım etmeyecek misin?"

"Ben pek anlamam Ezgi, ellerinden öper" diyerek oturduğu yerde iyice yayıldığında ona bakmaya devam ettim. Ama ciddiydi söylediğinde. Yardım etmeyecekti. Kısa sürede sofrayı toplayıp bulaşıkları da hallettiğimde, Ali hala aynı yerde oturuyordu.

"Sıkılmadın mı?" diye sordum. Her hareketimi gözleriyle takip etmiş, keyifle izliyordu beni.

"Ömrüm boyunca izlesem sıkılmam" dedi. Ali'nin bu sözleri ve hareketleri benden hoşlandığını sanmama neden oluyordu bazen. Yani birisi sevgilisine dese çok romantik olurdu bu cümleleri. Ama sonrasında bunun mümkün olmadığını söylüyordum kendime. Ali herkesle aynıydı aslında. Bana özel değildi. Ciddiydi ama yakın hissettiği kişilere karşı tüm duvarlarını bir anda yıkabiliyordu. İlk karşılaşmamızda gördüğüm Ali ile şimdiki arasında dağlar kadar fark vardı mesela.  Bana yakın davranıyordu ama benden hoşlanıyor olma ihtimali yoktu. 

KARANLIK ŞEHİRWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu