19. BÖLÜM

13.1K 495 16
                                    

   Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

Cem'in yanına gelirken, bu sefer son olacağını hissetmiştim. Tek değildim çünkü. Benimle ortak amaçları olan insanlar bulmuştum. Cem'den kurtulmak. Ama unuttuğum bir şey vardı. Cem asla hayatımdan çıkmayacaktı. Bunu bana defalarca söylemişti. Dünyanın en güçlü insanı bile beni ondan kurtaramayacaktı. Biliyordum. Biliyordum da, umut etmek güzeldi. Umut edemezsem ölürdüm. 

Bitkin bir halde tekrar önüme döndüm. Her şey bitmişti. Tekrar başa dönmüştüm. Korkuyla bir nefes verdim dudaklarımdan. 

Cem'e bakmak istemiyordum. Hiç kımıldamadan dururken, o bir anda bana doğru döndü ve yaklaştığında boynumda dudaklarını hissetmemle öğürmem bir oldu. Yüzünü görmek istemezken, dokunuşunu hissetmek ölme isteği uyandırmıştı içimde.  Bu hareketimle birden parmaklarını saçlarıma dolayıp sertçe çekti. Attığım tiz çığlık, havasız, sigara kokan arabanın içinde yankılandı.

"Unutmuşsun, bakıyorum beni, iki günde." dedi. Kulaklarıma nefesini vererek konuşması tüylerimi diken diken etti. Keşke unutmak mümkün olsaydı. 

" Cem, canım acıyor, bırak lütfen." Aynı sertlikle ellerini saçımdan ayırdığında başım hızla öne düştü. Titreyen ellerimi enseme götürüp ağrıyan yeri ovaladım. Tenime değen parmak uçlarım buz gibiydi.

  Bu sefer kollarını omzuma atıp beni göğsüne çektiğinde nefesim kesildi. Onun iğrenç kokusunu almamak için tutabildiğim kadar nefesimi tuttum. Fısıldayarak " Bizi kimse ayıramaz bebeğim!" dedi. Haklıydı. Ondan hiç bir zaman kurtulamayacaktım.

"Nereye gidiyoruz " diye sordum. Sesim kısılmıştı. Boğazımın ağrısı sabaha göre iyice artmıştı. Hakan'ın söyledikleri aklıma gelince gözlerimi kapattım. Keşke onu dinleseydim diye içimden geçirirken kendi kendime cevap verdim. "Hayalini kurduğum özgürlük için denemeye değerdi. "

   Göğsünden kalkmak için hamle yaptığımda bana zorluk çıkarmadan kollarını gevşetti. Doğrulduğumda bu durumdan nasıl kurtulabilirim diye düşünmeye başladım. Üç kişi birlikte hareket edeceğimiz konusunda plan yapmışken, ben yine tek başımaydım.  

"Cem sen iyi misin?" diye sorup huyuna gitmeye karar verdim. Onu sinirlendirmemem gerekiyordu. Sorumla bir anda bana bakıp yüzünde pis sırıtmayla;

"İyiyim bebeğim de, sen beni mi merak ettin?" diye sorduğunda doğru yolda olduğumu anladım. Bana zarar vermesini böylece engelleyebilir, fırsatını bulduğumda da yine kaçabilirdim. Her seferinde bu tuzağa düşmesi garip olsa da, Cem buydu. Tek bir güzel sözle onu kandırabilirdim. 

"Ettim" diyebildim sadece. Sahte de olsa, ona güzel cümleler kurmak istemiyordum. Kelimeler dudaklarımdan çıkmak istemiyorlardı sanki. 

   Burnunu çekip sırtını dikleştirdi. "Tabii, sen benim nişanlımsın ve yerin benim yanım" derken benden onay bekliyordu. Yanından sürekli kaçmamı ima ediyordu. Her kaçışım gibi, bunun da bir cezası olacak diyordu.

"Evet" dedim. Kısa süren sessizlik sonunda sorumu yineledim. " Nereye gidiyoruz?"

   Yüzüme uzun süre bakıp inceledikten sonra "Ankara'ya, evimize" dediğinde yutkundum. Her şey başa dönüyordu sanki. Yaşadıklarım sadece bir kabustu ve ben Ankara'ya gittiğimde o kabustan uyanacaktım. Ne Hakan'la ne de diğerleriyle hiç tanışmamış gibi olacaktım.  

   Yıkılmış bir şekilde sırtımı koltuğa yaslayıp, camdan dışarıyı seyretmeye başladım. Bir süre sonra kalbimin acısını görmezden gelmeyi başarabilmiştim. Kurtulmam gereken bir mesele vardı. Hızla Cem'e dönüp:

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now