18. BÖLÜM

13.3K 522 36
                                    

Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

" İyi misin?" diye sordu. Bir süredir İstanbul caddelerinde ilerliyorduk. Ali arada bir bana bakıyor, sessizliğimden endişeleniyordu. 

"Hakan gelmeyecek değil mi?" diye sordum uzun süren sessizliğimin sonunda. Direksiyonu daha bir sıkı kavradı. Başını evet anlamında sallarken, hafifçe eğilip aynaları kontrol ediyordu. Aslında, sorumla ilgilenmiyormuş gibi davranıyordu. Kardeşinin fikrine uymamak canını sıkıyor olmalıydı.  

Benim olduğum tarafa doğru sağ kolunu uzatıp eğildiğinde, kendimi olabildiğince geri çektim. Uzattığı eliyle torpido gözünü açtı. Ondan kaçınmak için eğdiğim vücudumu topladım ve kollarımı göğsümde bağlayıp tam karşıma bakmaya başladım. Ani hareketi kendimi sakınmama neden olmuştu, hepsi bu. 

   Yandan bir bakış atarak, torpidodan ne aldığına bakmak isterken, elindeki sigara paketini görmemle, birden tüm yönümü ona çevirdim.

  Tek eliyle tuttuğu paketi sallayıp ucuna düşen sigarayı dudaklarının arasından çekip paketten ayırdı. Paketi vites boşluğuna bırakıp çakmakla sigarasının ucunu ateşledi ve derin bir nefes çekti.

"Zararlı" dedim mırıltıyla. Arabanın gürültüsüyle beni duymamış olmalı ki yüksek sesle:

" Ne dedin" diye bağırdı. Benim sesim ne kadar düşük çıkmışsa onunki de o kadar  yüksekti. Gözlerimi kapattım. Bıkkın bir nefes alıp verdim.

"Sigara diyorum, zararlı içme." Gülümsedi ve başını bana çevirdi. Her zamankinden daha yoğundu bakışları nedense. Sigarasından bir nefes daha çekti gözlerime bakarak, açtığı cama doğru dumanını üfledikten sonra söndürdü.

"Zararı bana, merak etme " dedi umursamaz ifadesiyle. Şuan kendimi düşündüğümü mü sanmıştı?

"Zarar görmeni istemem" dedim ve tekrar önüme döndüm. İçimden gelen neyse dilime dökmüştüm ve pişman değildim. Gerçekten ona bir şey olmasını istemiyordum. Bunu onu Cem'in yanına götürürken hissetmen normal değildi. 

"Neden?" diye sordu. Gerçekten merak ediyor gibiydi sesi. Arada yoldan kaçırdığı gözleriyle bana bakmaya çalışıyordu.

"Çok fazla tanımıyorum seni, sizi evet. Ama size ısındım. Sevdiğim kişilerin kendilerine zarar vermelerini istemem" dedim. 

"Ben de öyle" dedi ve başıyla dizlerimin üzerindeki ellerimi işaret etti. Bakışlarımı ellerime indirdiğimde, baş parmağımın kanadığını gördüm. 

"O kadar gerginsin ki, canını acıttığının bile farkında değilsin. Hâlâ geç değil Ezgi. Geri dönelim" dedi. Bana fikrimi sorması beni mutlu etmişti. En azından bunu yap dememişti de, bir tercih hakkı sunmuştu bana. Gülümsedim. 

"Bunun acısı hiçbir şey" dedim parmağımı göstererek. "Ve bu acılar, ondan kurtulma ümidim olduğu sürece canımı yakmayacak." 

Yoldan fırsat buldukça arada bir bana çevirirken bakışlarını, şimdi sadece bana bakıyordu. Hızlı bir şekilde yolda ilerlerken yaptığı tehlikeli hareketle dehşete kapıldım. 

"Yola bak!" diye bağırdım. Benim bağırmamla birlikte ani bir fren yaptığında öne doğru savruldum. Ne olduğunu anlamak için onun olduğu tarafa baktığımda, öfkeyle bana bakıyordu. 

"Ne yapıyorsun" diye söylendim. Ses tonum yüksekti. Bana bakmaya devam ediyorken, ben de bakışlarımı hiç çekmedim. Ama nefes nefese kalmış gibiydim. 

"Kendini hiç mi sevmiyorsun?" diye sordu sertçe. Ne dediğini anlamaz gibi başımı hafif sağa yatırdım. İrileşmiş gözlerim ne kadar şaşırdığımı anlasın diyeydi. 

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now