79. BÖLÜM

1.3K 67 10
                                    

Selaam..

Yeni bölümleri yayınlamaya başlıyorum. Bol bol yorum bekliyorum. 

Keyifli okumalar.

Bahçe kapısının sesini duyduktan yaklaşık on saniye sonra da gelmesini dört gözle beklediğim adamın sesi ulaştı kulaklarıma. İki haftada bir gelen adam, dörtaydır yanıma uğramıyordu.

"Naber Çetin" dediğini duydum. Kucağımdakini dikkatlice yatağın üzerine bırakırken, bir yandan da dışarıda konuşulanları dinliyordum.

"Çetin iyi, Çetin oturuyor, Ezgi içeride o da iyi, her şey iyi" diye konuşmaya başlayan Çetin'i duyduğumda gülümsemeden edemedim. Onu ilk gördüğüm gün bu hallerinden ne kadar korktuğumu anımsadım. Çetin'in akıl sağlığı yerinde değildi. Konuşurken iki de bir başına vurması ve kelimeleri dudaklarından zorlukla çıkarıyor olmasına zamanla alışabilmiştim. Şimdi en akıllı insandan bile, daha güvenilir geliyordu bana. Her şeyime yardım eden, beni en iyi tanıyan insandı artık. Ona kendimi anlatmış olmamama rağmen, beni bu kadar tanıyor olması şaşırtsa da, o Cenk'di. Zamanla anlamıştım bunu.

Cenk'in sesini duyduğumda bir yıl önce olanlar aklıma üşüştü tekrar. Beni o karanlık geceden, Cem'den kurtaran adamdı Cenk. Konseyde de beni kurtarmıştı. En azından buna inanmak istemiştim. Başka birisi de olabilirdi. O an bana uzatılan eli tutmak zorundaydım. Çünkü Cem'in yanında olma fikri en kötüsüydü. Bunu düşünerek bana uzattığı eli hiç çekinmeden tuttum. Başka şansım da yoktu zaten.

Kazanın olduğu yerden ayrılırken, ne attığım adımları, ne de aldığım nefesleri hissediyordum. Bir boşlukta uçuyor gibiydim. Olanları düşünmeye ne vaktim ne de cesaretim vardı. Daha fazla dayanamayan bedenim tanımadığım adamın kollarına yığıldığında son gördüğüm şey, onun ürkütücü, elmas gibi parlayan siyah gözleriydi.

Gözlerimi açtığımda bu evdeydim işte. Nerede olduğumu bilmiyordum o zamanlar. Türkiye'den kilometrelerce uzakta olduğumu da. Uyandığımda dudaklarımdan dökülen tek kelime Hakan olmuştu ve ben o evde bir ay boyunca sadece onun adını sayıklamıştım. Evin içerisinde aklından noksan birisiyle tek başımaydım. Beni buraya kimin getirdiğini bile bilmiyordum. Maskesinden ve o keskin bakışlarından tanıyordum onu. Bu kadar. Korkunç bir karanlığın içindeydim. Her zaman karanlık peşimdeydi ama bu sefer gerçekten de kaybolmuş gibi hissediyordum. Kendime verecek telkinlerim yoktu artık. Kendime yeniden çizebileceğim bir yolum yoktu.

Hakan. O karanlığın içinde tek dayanağımdı. Burada kaldığım belirsiz süre boyunca sadece onun adı çıkmıştı dudaklarımdan. Bir de yanıma yaklaşmaya çalışan Çetin'i engellemek için çığlık seslerime karışan ağlamalarım. Kaçmaya çalıştığımda benimle birlikte ağlayıp, gitmeme izin vermeyen biriydi Çetin. Sonradan ona olan korkum azalmış, merhamet ve sevgim ortaya çıkmıştı. Masumdu. Hiç bir şeyden haberi yoktu. Beni ona bırakıp gitmişlerdi. O da beni korumayı görev bellemişti. Hepsi bu.

Hiç haber alamadan, hiç kimseyi göremeden bir ayı bitirmişken, o geldi. Beni burada bir aydır esir eden adam. Maskesiz hiç görmememe rağmen, aklımdan çıkmayan gözlerinden tanımıştım onu. Yanında bir kadın vardı bu sefer. Sonunda yüzleşme vakti gelmişti. Hem bağırıyor, hem de elime ne geçerse onlara doğru fırlatıyordum. Attıklarımın kime, nereye geldiği umurumda bile değildi.

"Kimsin sen? Gitmeme izin vereceksin. Gideceğim buradan" diye bağırıyordum avaz avaz. Sesimi duyan birileri de gelebilirdi böylece. Ama düşündüğüm gibi olmamıştı. Hiç kimse sesimi duymamış, yardıma gelmemişti. Üstüne yorgunluğa daha fazla dayanamayan bedenim yine o adamın kollarına yığılmıştı. Bu kadar mı zayıftım ben? Ne ara gücümü kaybetmiştim bu kadar?

KARANLIK ŞEHİRDove le storie prendono vita. Scoprilo ora