34. BÖLÜM

9.2K 353 26
                                    

Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

                                                                                            💫 💫

" Bu şehrin sahibi olmak için gerekli olan şey, bendeymiş, bir anahtar." dedim. Merakla ne tepki vereceğini bekliyordum. Vereceği tepki benim için çok önemliydi. 

"Eee neymiş anahtar, buldun mu?" diye sordu. Umursamaz davranıyordu. Ama şaşırmamıştı. Böyle bir şeyden haberi vardı yani. 

"Bulmam için bir ipucu vermediler ki" dedim sitemle. " Neyi aradığımı bile bilmiyorum." Dedim umutsuzca. Yardım edebilir miydi?

"Neden sende olsun bu anahtar, bunu düşündün mü hiç?" dediğinde kaşlarımı çatıp düşünmeye başladım. Sahi, neden ben? Benimle büyük mafyaların arasında ne gibi bir bağ olabilir ki, anahtar bende olsun. Bunu çözdüğüm zaman anahtarı da bulabilirdim. Ali bana büyük bir kapı aralamıştı şimdi. 

" O kadar olaydan sonra aklım beni terk etti" dedim gülümseyerek. "Bünyeme ağır geldi yaşadıklarım haliyle. Düşünmeye hiç fırsat bulamadım" diye devam ettim. Bana çok büyük bir iyilik yapmıştı. Hissettiğim büyük heyecanı yine de ona yansıtmak istemedim. Sakin olmalıydım. 

" İyi o zaman. En azından nereden başlayacağını buldun." Ellerini cebine atıp yeniden bana üstten bakmaya başlamıştı. Benim için iyi bir şey yapmıştı. Ben ondan bu konu hakkında bir bilgi almak istemiştim aslında. Ama o bilgi vermek dışında, benim düşünme yönümü değiştirmişti. 

"Anahtarla ilgili bir şey biliyor musun sen?" diye sordum. Ama cevap vermedi. Ellerini iki yana açıp bilmem der gibi dudaklarını büzdü. İstediği soruya cevap vereceğini söylemişti zaten. Ya gerçekten bilmiyordu ya da bildiği şeyler çok fazlaydı.  

"Sayende anahtar bulmak için bir yol belirleyebildim" dedim ona göz kırparak. Bir elimi de omzuna koyup sıktım. Onun diğerlerine yaptığı gibi. 

Kocaman bir kahkaha attı. " Beni mi taklit ediyorsun sen?" diye sordu kahkahalarının arasından. Gayet eğleniyordu şimdi. Başını geriye doğru atmış, katıla katıla gülüyordu. 

"Yok daha neler" derken göz devirip, terastan içeri doğru yürümeye başladım. Yeniden kendime bir yol bulmuştum. İçinde olduğum bu durumdan kurtulmak için yeni bir yol. Yeni bir umut. 

"Nereye?" diye sordu, ben tam içeri adım atarken. Enerjim yükselmişti bir anda. Belirsizlik az da olsa aralanmış gibiydi ve ben önümü biraz olsun görebiliyordum. 

"Buraya kadar geldik, yemek ısmarlamayacak mısın?" diye sordum, yalandan şaşırmış gibi yaparken. Acıkmıştım ve param yoktu. Bir gün bu işlerden kurtulduğumda paramı kazanıp, yaptıkları iyilikleri tek tek ödeyecektim bu üçlüye.

"Ayıpsın." dedi yanıma hızla gelerek. Gülümsedim. İçim sevinçten kıpır kıpırdı. Birlikte en alt kata inip, yemeklerimizi sipariş ettik. Bizden başka yemek yiyen kimse yoktu. Üst katlarda da kimseler yoktu. Bomboştu kız kulesi. 

"Böyle olursa bu restoran batar." dedim hafifçe Ali'ye eğilerek. Sahibi buradaysa eğer bunu duymasını istememiştim. 

Ağzındaki lokmasını çiğnerken başını hafif sağa çevirip anlamaz gözlerle bana baktı. Ona gizli bir şey söylüyordum şuan. Nesini anlamamıştı ki. 

"Bizden başka müşteri yok, batar burası" dedim tekrar. Küçük bir kahkaha daha attı. Bugün çok fazla gülmüştü.  

"Batmaz, merak etme. Bütün masalar bizim" dediğinde bu seferde ben kaşlarımı çatıp anlamayarak ona baktım.

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now