53. BÖLÜM

7.5K 391 94
                                    

Müzik: Seni seviyorum / Rafet El Roman

Biz neler neler, yaşadık beraber
      Kalın bir roman, kitap gibi...


Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

"Yine mi?" dedi bu sefer dudaklarım. Gözlerimi sehpanın üzerinde duran yüzükten alamıyordum. Ellerim titredi. Kalbim titredi. Nefes alamıyor gibi hissettim. Ağırlık çökmüştü üzerime. Zorlukla gözlerimi yüzükten ayırıp, gözleriyle buluşturdum. Kaşlarını çatmıştı yine. Cevap vermedi. Anlamadı mı ne dediğimi? Çok mu zordu beni anlamak?

"Yine mi kandırdın beni" dedim. Sesimi kendim bile tanıyamadım. Bana ait değil gibiydi. Bir daha kaldıramazdım ki. Düşersem bir daha kalkamazdım. Hep yeni başlangıçlar yapacak gücü bulan ben, bu sefer biterdim.

" Ne kandırması Ezgi" dedi sert bir tonla. Bakışlarımı aniden ondan uzaklaştırdım. Nasıl hissediyordum, onu bile bilmiyordum. Öfkeliydim, kırgındım, üzgündüm. Bütün kötü duygular üzerimdeydi şimdi.

Bir damla yaş süzüldü yanaklarıma. Elimin tersiyle hızlıca sildim. Peşi sıra bir sürü yaşlar gelince kendimi Hakan'dan saklamak adına ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdüm. Yüzük falan umurumda değildi. Kalbim paramparça olmuştu.

"Ezgi" diye bağırdı arkamdan. Durmadım. Ellerimi yüzüme kapatmıştım. Kolumdan yakalayıp kendine çevirdi.

"Ezgi, bana bak" dedi yumuşak bir tonda. " Lütfen" dedi yalvarır gibi. Başımı iki yana salladım. Ağlamaktan korkmuyordum. Onun göreceği düşüncesi de beni korkutmuyordu artık. Sadece yaptıklarının bende oluşturduğu yıkımı görmesini istemiyordum. Beni yaralamak için yapıyordu her şeyi ve ben yara aldıkça keyifleniyordu. Kesin öyleydi.

"Bırak beni" dedim. Ellerim yüzümü kapattığımdan sesim boğuk çıkmıştı. Bileklerimden tutup elimi yüzümden ayırmaya çalıştı. Birkaç zorlamasından sonra gücüm tükendiğinde ellerimi serbest bıraktım. Ama bakışlarımı başka yöne çevirdim.

"Kahretsin!" dedi. Sanırım çok kötü görünüyordum. "Sende açtığım yaranın bu denli büyük olduğunu bilmiyordum Ezgi. Özür dilerim." Dediğinde nemli gözlerimi öfkeyle ona çevirdim. Özür dileyince bitiyor muydu her şey? Ama öfkemi dizginleyen bir şey fark ettim. Güzel gözlerini çevreleyen kirpikleri titriyordu. Bakışlarına gerçekten pişmanlık yansımıştı. Dokunsam ağlayacak gibiydi. Bu adama karşı öfkeli bile kalamıyordum..

"Ağlayamıyordun sen?" dedi sorgularcasına. Gözlerimden akan yaşları bir türlü durduramıyordum. Sildikçe yenisi yanaklarımdan kayıp gidiyordu.

"Bırak beni!" dedim kendimi ondan çekmeye çalışarak. Ama yine başarılı olamadım.

"Ezgi, bana bir seçenek sunuldu. Nil'den ayrılabilmek için, senden o anahtarı almamı şart koştu babam. O zaman seni tanımıyordum. Babam ne derse yapacak kadar sıkılmıştım Nil'den. Anla beni de. Seni tanıdıkça hiç yanına yaklaşmadım zaten. Başka yollar düşündüm seni ve kendimi kurtarmak için. Bıçaklandığım gün, seni uzaklaştıracaktım herkesten. Ama olmadı. Bana güvenme, sevme. Hakkın. Bir şey demeyeceğim. Ama sadece beni anlamanı istiyorum" dedi gözlerimin içine umutla bakarak.

"Bu yüzük yüzünden acı çektim ben. Ölecektim belki ama boynumdan koparıp aldıklarında ben sadece seni düşündüm. Kavga ediyordun, canın acıyacak diye ödüm koptu. Ama yüzüğü alan senmişsin. Üzüntülerimin bile boşa çıktığını öğreniyorum sürekli. Sen beni anlıyor musun peki?" dedim öfkeyle. "Bir daha yüzünü görmek bile istemiyorum senin." Dedim bir kez daha kollarından kurtulmaya çalışırken. Ama bırakmıyordu.

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now