61. BÖLÜM

6.2K 332 79
                                    


Keyifli okumalar...


"Hakan" diye seslendim. Omzumda ağlıyordu. Sertçe burnunu çekip kıpırdandı. Ağladığını bana göstermek istemiyordu. Kendine çeki düzen verip, nefeslerini düzenlediğinde geri çekildi. Her zaman yaptığı gibi bir anda eski haline dönebilmişti. İçinde hissettiklerini asla ifadelerine yansıtmıyordu.

"Neden sinirlendin bu kadar?" diye sordum. Onun sinirli hallerine alışkındım ama bu duygusal tarafıyla ilk kez karşılaşıyordum.

"Sen iyi misin?" diye sorarken, gözlerini bedenimde gezdirdi. Soruma cevap vermedi. Sürekli kaçırdığı, çatık kaşlarının altındaki bakışlarını da gözlerimde sabit tutamıyordu.

"Sen iyi misin peki?" diye sordum sertçe. Elleri omuzumdaydı ve geri çekilecekken bu sefer gitmesine ben izin vermedim. Yine kaçacaktı.

"Buraya konuşmak için gelmedik mi? Anlat o zaman. Neden sinirlendiğini, neler olduğunu anlat. Endişeleniyorum senin için" dedim. Onun bu şekilde dağılmasına alışkın değildim. Onun için endişelendiğimi görüp, hissetmesini istedim.

"Hepsini öldüreceğim. Sana zarar veren, seninle kurduğum, asla gerçekleşmeyecek hayallerimin içine edenleri mahvedeceğim. Olacak olan bu" dedi bağırarak. Sıkı sıkı tuttuğum kollarını benden hızla çekerek ayağa kalktı. Ellerini ensesinde birleştirip başını yukarı kaldırdı.

Ben de ayağa kalkıp tam önünde durdum. Gözleri kapalıydı. Aldığı sık ve sert nefesler göğsünü indirip kaldırıyordu. "Sonra" diye sordum. Elimi göğsüne yerleştirip varlığımı hissettirmek istedim. Aklında sadece kötü düşünceler vardı. Beni görmüyordu.

Başını tekrar önüne düşürdü ve gözlerini açtı. Göz göze geldik. Sonrasını bana anlatması gerekiyordu.

"Sonrasında ayrı düşeceksek eğer, bana zarar verenleri öldürmen boşuna olur. Sen benden gittiğinde ben yaşayamam ki" dedim. Ses tonumu bilerek düşük tutuyordum. İçimde esen fırtınaları ona yansıtmamalıydım. Onun içinde yaşadığı her ne ise benden daha kötü bir ruh hali içindeydi. 

Yanağımdan süzülen yaşlara engel olamadım. Yine rahatça, kendimi sıkmadan ağlayabiliyordum. Ve bu sefer de yine Hakan yanımdaydı. Benim derdimin ilacıydı. Ben de ona ilaç olacaktım.

Zaten çatık olan kaşlarını, mümkünmüş gibi daha fazla çattı. Avuç içlerini yanaklarıma yerleştirip başparmağıyla akan göz yaşlarımı sildi bir süre. O sildikçe yerine yenisi düşüyordu.

"Sadece mutluluktan aksın yaşların. Onun için tüm çabam." Dedi yanaklarımdan gözlerime doğru çevirdi bakışlarını. Yüzünü yavaşça yüzüme yaklaştırdığında nefesimi tutup gözlerimi kapadım. Burnumda hissettiğim küçük dokunuşla, istemsizce yüzümü buruşturdum. Ama o fark etti mi bilmiyorum. Ellerimi kaldırıp, kollarından sıkıca tuttum. Destek almam gerekiyordu. Beni tutmasa yere düşebilirmişim gibi hissettiriyordu. Sonra o dokunuş dudağımın üstüne çarptı. Dudakları tenime her deyişinde derince içine çektiği nefes sesi çarpıyordu kulaklarımıza. Dudakları dudaklarımla buluştuğunda önce hafifçe sonra sert bir şekilde beni öpmeye başladı. Yanağımdaki ellerini belime indirdi. Acısını, öfkesini, nefretini kendime alabilmek için öpüşüne karşılık verdim. Nefeslerimiz tükendiğinde dudaklarımızı birbirinden ayırıp alnını alnıma yasladı.

"Sonra" dedi boğuk çıkan sesiyle. Sesli bir şekilde yutkundu. "Sonra seninle mutlu bir gelecek kuracağım."

Duyduğum şeyle kalbimin atışı hızlanırken, başımı hızla kaldırıp ona baktım. "Gerçekten gitmeyecek misin?" diye sordum inanamayarak. Onu gitmemeye ikna edemem sanıyordum. Az önce beni öpmüştü ama bu sözü ondan da fazla hızlandırmıştı kalbimi.

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now