16. BÖLÜM

14.6K 582 89
                                    

Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

 Bir süre öylece sırtım kapıya yaslı bir şekilde dururken bir şeyin farkına vardım. Ali'nin yanımda olduğunu bilmek, beni desteklediğini görmek beni mutlu etmişti. Hiç olmadığım kadar güvende hissediyordum kendimi. Cem ile karşılaşma düşüncesi beni hala korkutuyordu ama, birisi benim yanımdaydı. Yalnız değildim bu sefer. Güzel bir histi bu. 

  Yatağa geçtiğimde saat gecenin üçüydü. Kocaman esneyip yatağa uzandığımda, gözlerim tavanda yıldızları aradı. Evimde, odamda, yatağımın tam üstünde geceleri parlayan yıldızlardan vardı. Uyumadan önce onlara bakmak iyi hissettiriyordu. Yanaklarımdan süzülen bir damla yaşla sağıma dönüp bakışlarımı boş tavandan çevirdim. Yarın her şey bitecek, ben güzel günlere yürüyecektim.

  Sesli bir iç çekerek, gözlerimi yeni güne açtığımda, sertçe çalan kapı korkutmuştu. Ara vermeden peş peşe yumruklarını indiriyordu her kimse kapının ardındaki. Yataktan hızlıca çıkıp kapıya doğru koştum. Hemen kapıyı açtığımda nefes nefese kalmış Kerem'i gördüm. Kaşlarım çatıldı endişeyle. Kötü görünüyordu. Aldığı hızlı nefesler göğsünü kaldırıp indiriyordu.

"N..ne oldu?" diye sordum dilimin döndüğü kadar. Ondan geri kalır yanım yoktu. Korkmuştum.

"Her şey senin yüzünden!" diye bağırıp üzerime yürümeye başladığında geriye bir adım attım.

"Anlamıyorum ne oldu, neden böyle yapıyorsun?" Üzerime gelmeye devam ediyor, ben de onunla birlikte geri geri adımlıyordum. Sırtım soğuk duvarla buluştuğunda, gidecek başka yerim kalmamıştı. O ise bana doğru gelmeye devam ediyordu. Yüzünden hissettiği nefret açıkça okunuyordu. Ve bana zarar vermek için gelmişti.  

  Aramızdaki mesafeyi kocaman adımlarına rağmen bitirememesini fırsat bilerek son bir güçle koşup onu itekleyerek açık olan kapıya doğru koştum. Kapıdan çıkarken bakışlarımı ardıma çevirdiğim ve Kerem'i görmemle bir çığlık koptu dudaklarımdan. Kerem yerde yatıyordu ve başından kanlar akıyordu. Açık kahve parke, kanıyla kırmızıya boyanmıştı. Ben onu itekleyince kafasını duvara vurmuş olmalıydı. Korkudan ne yapacağım bilemez halde dışarıya çıktım ve tüm gücümle koşmaya başladım. Yardım edecek birileri olmalıydı. Ben tek başıma kaldıramazdım bunu. 

   Hakan'ın evine doğru koşuyordum. Sonra yukarıdan gelen Ali'yi gördüm. Biraz olsun rahatlamıştı içim. Elindeki beyzbol sopası dikkatimi çekti birden. Sonra yaklaştıkça fark ettiğim gerginliği, adımlarımı yavaşlattı. Aynı Kerem gibi bakıyordu ve bana doğru öfkeyle yürüdüğünü gördüğümde adımlarım durdu. Zorlukla yutkundum. Elimi saçlarıma geçirip, yüzüme düşen tutamları geriye attım. 

Ali bana doğru yürümeye devam ediyordu ve aramızdaki mesafe daha da azalmıştı. Bacaklarım tekrar hareketlenmeye başladı. Küçük adımlarla geri geri giderken, birden tüm vücudumu çevirip Ali'den aksi yöne koşmaya başladım. 

   Henüz bir kaç adımlık koşmuşken saçlarıma dolanan parmaklarla tiz bir çığlık attım. Canım acımıştı. Aramızdaki mesafe bu kadar da kısa değildi. Beni hemen yakalaması imkansızdı. Ya da ben algı kabiliyetimi yitiriyordum. 

 Ellerim saçlarımı kavrayan ellerini tuttu ve gözlerimle zorlukla arkamdaki adama bakmaya çalıştım. Ali gözlerindeki sek öfkeyle bakıyor, burnundan soluyordu. Diğer elinde tuttuğu beyzbol sopasını sıkıca kavradı. Nefesimi tutmuş, olacakları bekliyordum bir kurban gibi. 

" Yaptıklarının sonucu olmayacak mı sandın!" diye dişlerinin arasından nefesini yüzüme üfledi. Saçlarımdaki gücü git gide artıyor, öfkesi bir şey yapmadığım halde daha da artıyordu. 

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now