64. BÖLÜM

5.2K 290 36
                                    

Keyifli okumalar....

Hissediyorum. Mutsuzluğun içinde de mutlu olunabileceğini öğrendim. İliklerime kadar hissediyorum şimdi. Mutluyuz. Hakan da, ben de. Olanlar artık bizi etkilemiyor. İkimize zarar gelmedikten sonra, diğer insanların bizim hakkımızda düşündükleri umurumuzda değil.

Ama kalbimin bir köşesinde, sinsi sinsi bekleyen bir duygu var. Korku. Her an yaşadığım bu mutluluğu kesip atacakmış gibi. Orada duruyor. Bedenimi ele geçirmek için fırsat kolluyor.

Hakan'a daha sıkı sarıldım. Düşünmek istemediğim şeylerdi bunlar. Bir şey olmayacak diye kendime telkinler versem de bunların çocuk avutmaktan farkı olmadığını biliyordum. Yine de anın tadını çıkarmak daha iyi bir fikirdi. Hep olmak istediğim yerdeyim şimdi. Onun kalbinde.

"Biliyor musun, tekneye beni amcam götürdü. Baban bana bunu yaptı" dedim. Hâlâ  bahçedeydik. Ne kadar süre öyle durduğumuzu bilmiyorum. Uzun süre konuşmamış, sadece nefes alışlarımızı ve esen rüzgarın sesini işitmiştik.

"Biliyorum" dedi fısıltıyla .Kendimi geriye çekip yüzüne baktım. "Biliyor musun?" diye sordum.

"Sen evden çıktığında Adem ve diğer adamlar peşindeydi. Her adımını izlediler. Kötü bir şey olsa müdahale edeceklerdi" dedi. Kötü bir şey olmuştu. Kendimi boğmaya çalışmıştım. Ama onlar bunu fark edecek kadar beni tanımıyorlardı. Amcamın yanında her an tehlikede olduğumu bilemezlerdi. 

"Suat'ı almak için babanla iş birliği yapmış. Önceden tanışıyorlarmış. Nasıl olur anlamıyorum" dedim sıkıntıyla. Kollarımız tamamen birbirinden ayrılmış, bedenlerimizin arasında mesafe koymuştuk.

"Nereden tanıştıklarını bilmiyorum ama Suat'ı bok bulurlar. Uyarmama rağmen tekrar senin yanına geldi o puşt. Cezası da bitmedi. Bittiğinde atarım kapısının önüne. Alır oğlunu" dedi ürpertici ses tonuyla.

"Tamam, bana kötü davrandığına şahit oldun birkaç kez. Ama sence de bu fazla değil mi?" dedim. Ona ne yaptığını bilmiyordum. Ama kötü bir durumda olduğunu tahmin edebiliyordum. Suat beni küçüklüğümden beri taciz etmeye çalışmıştı ama ben ona hiçbir zaman bu fırsatı vermemiştim. Bana dokunamamıştı bile. Çok dayak yedim bu yüzden ama kendimi korumayı da becerebildim. Önemsiz, güçsüz birisiydi. Bana zarar veremezdi hiç bir zaman.

"Ezgi, geçmişin hakkında her şeyi biliyorum. Cem'in sana yaptıklarını, Suat'ın, Necati'nin, Nesrin'in. Bana bunları anlatmak istememeni anlarım. Ama sakın onların yaptıklarını küçültme." Dedi. Öyle bir bakıyordu ki, gözlerinde ki ateş, ben hariç herkesi yakabilirdi. Bakışlarımı gözlerinde sabit tutamadım. Hakkımda her şeyi öğrenmiş olmasından dolayı hissettiğim rahatsızlık gerilmeme neden olmuştu. Elimi enseme götürüp hafifçe sıktım. Yüzüne bakamıyordum. Bir zamanlar kimseye hiçbir şeyini anlatmayan ben, şimdi yaşadıklarımın şeffaflığıyla yüzleşiyordum. Herkes öğrenebilirdi. Bunu bilmek, bilerek yaşamak çok zordu.

"Ezgi" dedi. Az önceki ateş çıkaran gözlerinden farksız olan sesi kaybolmuş, yumuşacık çıkıyordu şimdi. Gözlerine bakabildim bu sefer.

" Benden çekinme. Yaşadıkların her ne ise, tek başına aşmaya çalışma. Bana kız, vur, dağıt ama tek başına yaşama. Tek başına gizli gizli ağlama. Gel benim yanımda ağla. Artık ben varım. Yalnız değilsin. Nefes aldığım sürece de asla yalnız olmayacaksın, söz veriyorum" dedi. Omuzlarımdan tuttu önce. Sonra kollarımdan aşağı bir  yol çizip ellerime ulaştı. Ellerimi dudaklarına götürüp öptüğünde gözleri gözlerimdeydi. Samimiyetini anlamamı istiyordu. Anlıyor, hissediyordum.

"Biliyorum" dedim. Verdiği güven, önceki yaptıklarını çoktan unutturmuştu bana. "Geçmişin artık canımı sıkmasını, aramıza girmesini istemiyorum Hakan. Öğrenmişsin. Anlatmam bir işe yarasa anlatırım. Çok zordu, kötüydü. İğrençti. Ama geçti. Ben hep hayalini kurduğum güzel gelecekler için yaşamak istiyorum sadece. Ve o kuracağım geleceğin en başında da sen varsın" dedim.

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now