57. BÖLÜM

6.4K 399 52
                                    

Müzik: Demet Evgar / Fark etmeden

Fark etmeden senin olmuşum...

Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

Arabalardan biri soluma yanaştığında bakışlarımı anlık arabaya çevirdim. Arka camı aşağı doğru açıldı. Arabanın içindeki kadın Nil'di. Ayrılmak istediğim, nefret ettiğim nişanlım. Şimdi de beni öldürmeye mi çalışıyordu

Solumdaki ve arkamdaki arabaları umursamayarak aniden frene bastım. Hızlıydım. Ani frenden dolayı bedenim öne doğru savruldu. Benden böyle bir hamle beklemedikleri için Nil'in olduğu araç önümde hala gidiyorken, arkamdaki araba, benim arabama çarptı. Büyük bir ses çıktı. İyiydim. Geçmişte kalan kurşun yarası canımı acıtmıştı ama iyiydim. Öfkem arşa çıkmıştı.  

"Hakan" diye bağırarak topuklu ayakkabılarıyla bana doğru koşmaya başladı. Ben de ellerimle hala direksiyonu sıkı sıkı tutuyordum. Nefes nefese kalmıştım. Öfkem bedenime büyük geliyordu ve bundan Nil'in nasiplenmesine ramak kalmıştı. 

Cama vuruyor, bir yandan da bağırıyordu. "Hakan aç kapıyı. Bir şey oldu mu?" vurmaya devam ediyordu. "Geri zekalılar. Nasıl çarparsınız arabasına"  diye arada yanındaki adamlara da bağırıyordu. 

En sonunda birden kapının kilidini açıp, dışarı çıktığımda kapıyla birlikte itekledim onu. Sendeleyip bir kaç adım geri gitti. Sert bir şekilde karşısında durdum. Ellerimi arkada birleştirmiş yumruk yapmıştım.

"İyi misin?" dedi şaşkınlığını üzerinden atıp bana doğru gelirken. "Yaralandın mı, bir şey oldu mu?"  Ellerini vücudumda gezdirmeye başlamıştı.

"Bırak!" diye bağırdım. Ellerini tutup kendimden uzaklaştırdım. Artık içimde tutamazdım. Her şey bitecekti, az kalmıştı. Çoğu şeyi hazırlamıştım. Karşımdaki kadın ve ben yakında ölecektik. Sevdiklerime bir daha zarar veremeyecekti.

"Ne bu, beni takip mi ediyorsun?" diye sordum hiddetle. Üç araba korumayla gelmişti yanıma.

"Hayır, takip değil. Denk geldik sadece" dedi Nil. Başka insanlara yalan söylerken profesyoneldi. Ama benim karşımda gözlerini kaçırıyor, farkında olmadan parmaklarıyla oynuyordu.

"Burada?" dedim sorgularcasına. Ellerimi iki yana açıp, kimsenin olmadığı etrafı gösterdim. "Burası tesadüfler için uygun bir yer değil!"

Bana yalan söyleyemeyeceğini daha öğrenememişti. Yalanlarına inanmış gibi yapıyordum sadece. Öyle yapmak zorundaydım. Ama artık öyle bir şey yapmama gerek yoktu. 

Etrafındaki adamlara başıyla işaret verip yanımızdan uzaklaştırdığında, birkaç küçük adım atıp yanıma yaklaştı.

"Bulut'un yanına gittiğini biliyorum Hakan" dedi. Yumruklarımı iyice sıktım. Ezgi'yi koruyacak adamları yanlış mı seçmiştim yoksa? Kalbim titredi bir an.

"Sadece sana değil, bana da çoğu kez teklif getirdiler. Babamı ve diğerlerini söylemem için. Tanıyorum üçünü de. Ne konuştuğunuzu bilmiyorum ama her ne ise bana anlat. Sana yardım ederim." Dedi. Gözlerimin içine bakıyor, cilveyle konuşuyordu. Ellerini yakama götürüp oynamaya başladı.  Hala konuşabiliyor olması canımı sıkıyordu.

" Bana yardım edeceğin bir konu yok. Olsa da senin yardımını istemem ben" dedim umursamaz tavırla. Yakamdaki ellerini tutup itekledim.   "Ne istiyorsun?" diye devam ettim. Çünkü o aval aval yüzüme bakıyordu sadece.

"Benimle gel. Sana göstermem gereken bir şey var" Eliyle ilerideki tek sağlam kalan arabasını gösterdi ve arabaya doğru yürümeye başladı.

"Seninle geleceğimden nasıl bu kadar eminsin" diye sordum dişlerimin arasından. Adımlarını durdurup bana baktı. Bana göre oldukça sakindi.

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now