50. BÖLÜM

8.7K 399 48
                                    

MÜZİK:  AFFET / SEZEN AKSU   "Gelen vurdu, giden vurdu, ben de vurdum..."

Beklenen aşk sahneleri yakındır arkadaşlar (:

Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

"Hakan, kendine zarar vereceksin" diye bağırarak yanımıza  geldi Arzu Hanım. Adem'in dudağı patlamış, çenesine doğru kan sızıyordu. Beni Murat denen adamla baş başa bırakmıştı. Hakan'ın ona vurmasını umursamadım. 

Annesinin sesiyle, kendine gelen Hakan yavaşça arkasını döndü. Yüzünde hala öfkesi asılıydı. Kolunu hızla çekerek, annesinin kolunu tutan ellerini kendinden uzaklaştırdı.

Bana bakıyordu. Göğsü aldığı sık nefeslerle inip kalkarken, yüz ifadesi yavaş yavaş düzeliyordu. Birkaç büyük adımda yanıma geldi.

"Özür dilerim Ezgi" dedi mahcup bir sesle. Nefes nefese kalmıştı.

"Neden?" dedim anlamamış gibi. Ama anlamıştım. Bu sefer gerçekten sözünü tutmak istiyordu.

"Babam bir şey yaptı mı sana? "diye sordu. Cevabımı beklemeden devam etti. "Bir daha olmaması için elimden geleni yapacağım." Her zaman gözlerimin içine bakan adam, şimdi bana kaçamak bakışlar atıyordu. Kendini suçluyordu, benim her zaman yaptığım gibi. Her yaşanan olayda kendini suçlamak ne kadar ağır bir his, çok iyi biliyordum ben.

"Hayır, bir şey yapmadı" dedim bakışlarımı Hakan'dan çekip kısa süreliğine etrafımızdaki insanların üzerinde gezdirdim.

"Burada konuşmayalım. Çok insan var" dedim fısıltıyla. Önce kaşlarını çattı ama sonra beni anlamış gibi başıyla onayladı. Elini yarasının üstünde tutuyordu. Gözüm oraya takıldı bir süre. 

"Cezanız İstanbul'da verilecek. Şu an saat bir. Akşam 3'e kadar süreniz var. O süre içinde İstanbul'da olmazsanız, olacaklardan ben sorumlu değilim" dedi, arkasını dönüp. Korumalara ve hala yerde oturan Adem'e bakıyordu. Bizimle gelmeyeceklerdi belli ki.

"Bizi kim koruyacak Hakan?" diye sordu Arzu Hanım. Ben ise bizi kimin koruyacağından ziyade, Ali ve Kerem'in nerede olduğunu merak ediyordum.

"Anne korumalar var merak etme. Bir şey olmaz" dedi Hakan bıkkın bir şekilde. Sonra bana döndü.

"Gidelim mi?" diye sordu. Neden bana sormuştu ki. O git derse gidiyordum, kal derse kalıyordum. Robottan farkım yoktu. 

"Gidelim" dedim şaşkınca. Alışkın olmadığım şekilde davranıyordu bugün. Bundan sonra böyle mi olacaktı? Eğer böyle olursa kalbime nasıl söz geçirebilirdim. Nişanlı olduğunu biliyordum. Başkasını sevdiğini. Hala o kadını nasıl sevdiğini de anlamış değildim. Hakan'ın az çok tanımıştım. Öyle birini sevecek birisi değildi. Üstelik Nil'in babası yüzünden vurulmuştu. Bunu Arzu Hanım bilmiyordu büyük ihtimalle. Bilseydi ne yapardı acaba?

Başını beni onaylar şekilde salladıktan sonra yürümeye başladık. Aylin geride duruyor olanları izliyordu. Bakışlarından dehşete kapıldığı görülüyordu. Benim hayatıma göre oldukça sakin bir hayat yaşamıştı. Ailesi ile birlikte, sıradan bir hayatı vardı. Olanlar bana bile ağır gelmişken, onun sakin kalması çok zordu. Ama garip bir şekilde ses de çıkarmıyordu. 

Hakan'ın yanında yürürken, adımlarımı hızlandırıp, onlardan önce Aylin'e ulaştım. Gözleri hala ileride yatan Adem'deydi.

"Aylin?" dedim sessizce. Nasıl yaklaşacağımı bilmiyordum.

"E..efendim?" dedi birden daldığı düşüncelerden çıkıp. İrkildi. Gözlerini Adem'den ayırıp bana çevirdi yavaş yavaş. "Ezgi" dedi şaşkınlıkla. "Ben gelmek istemiyorum" diye devam etti ve ağlamaya başladı.

KARANLIK ŞEHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin