48. BÖLÜM

8.4K 393 71
                                    


Oy verip, yorum yaparsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar...

Hayat bana her zaman zehir sunmuyordu. Güzellikler verdiği de oluyordu. Yıllar öncesinde Aylin'le tanışmış olmam gibi. Ve şimdi Kerem'in bana verdiği müjde gibi. Dünyalar benim olmuştu sanki.

Her ne kadar Ali gelmememi söylese de burada duramazdım. Bir an önce Hakan'ı kendi gözlerimle görmek, vicdanımı az da olsa rahatlatmak istiyordum.

Kerem karşımda sırıtan yüz ifadesiyle duruyordu. Benim kadar heyecanlıydı o da. Aylin bile bu güzel haberden sonra bakmamaya inat ettiği Kerem'e döndürmüştü bakışlarını. Aylin de mutluydu.

"Bu kadar erken mi? Nasıl olur?" dedi Aylin o şaşkınlıkla. Gerçekten ameliyatın üzerinden bir saat geçmişti yalnızca. Ama bunların hiç biri umurumda değildi. Uyanmıştı ve iyiydi. Hemen ayağa kalktım. 

Kerem ve Aylin'i baş başa bırakarak, koridorda Hakan'ın yattığı yoğun bakımın kapısına doğru koştum. Zaten aynı kattaydı. Uzun koridoru geçtikten sonra ilk gözüme çarpan Ali oldu. O da rahatlamış görünüyordu. Arzu Hanım'a sarılmış öylece duruyorlardı. Murat Erkmen'in üvey oğluydu tamam ama Arzu Hanım da mı üveydi?

Herkesin yüzünde aptal bir gülümseme vardı. Benim de kalbim yerinden çıkacaktı neredeyse. Yanlarına gidemedim. Uzaktan onları izlerken Ali ile göz göze geldik. Arzu Hanım'a çaktırmadan, yanıma kadar geldi.

"Uyanmış" dedim otuz iki diş gülümserken. Başını salladı. Heyecanımı birisiyle paylaşmazsam kalbim duracak gibi hissettim ve kollarımı Ali'nin beline doladım. Boyu benden oldukça uzundu. Ancak bu kadar yetişebiliyordum. Başımı göğsüne yasladım ve ona sıkı sıkı sarıldım.

Ali de sarılmama karşılık verdi. "Kimin kardeşi, uyanacak tabii" dedi. Kendine pay biçmişti yine. Göz devirdim. Ama bu onu göremedi. Kimse bana göz deviremez demişti bir keresinde. Aklıma gelenle kahkaha attım.

Kollarını benden ayırıp beni görebileceği kadar geriye itekledi. Kollarım hala vücuduna temas ediyordu.

"Ne gülüyorsun?" diye sordu. Yalandan kaşlarını çatmıştı. O kadar mutluydu ki, kimse onu sinirlendiremezdi bugün.

"Hiç" dedim tekrar gülerek. Başını hafif sağa yatırıp, hala yalandan çatık kaşlarıyla bana baktı. Kızıyormuş gibi. Ama aldırmadım. Tekrar kollarını sarıp, beni kendine çekti.

Gülümsemem dondu birden. Çünkü yoğun bakımın kapısı açıldı ve doktorlarla hemşirelerin arasında sedyeyle Hakan'ı çıkardılar. Ali'nin sırtı kapıya dönüktü ve o ilk anı göremedi.

Hakan'ın ilk bakış açısına ben girmiştim. Yani Ali ve ben. Sarılıyorduk şu an. Hemen hızla Ali'den uzaklaştım. Yanlış anlayabileceğini düşündüm. Beni sevmiyorken, abisiyle böyle bir yakınlık kurmam hoşuna gitmezdi.

Ali onu hızla itmemden dolayı şaşırmıştı. Sonra Arzu Hanım'ın sevinç sesleri geldiğinde hızla arkasını döndü. Az önceki hareketim arada kaynamıştı ve çok iyi olmuştu. Ali de beni tek bırakıp Hakan'ın yanına gitti.

Herkes Hakan'ın başındaydı. Ben de ayakuçlarımda yükseldim. Hakan'ı az da olsa görmek istiyordum. Ama göremeden hızlı bir şekilde başka odaya götürdüler. Peşlerindeydim ama hep birkaç adım geriden ilerliyordum. Kerem ve Aylin de yanıma geldiğinde, Kerem güven verircesine omzumu hafifçe sıkıp Hakan'ın yanına gitti.

"Gözün aydın." dedi Aylin. Yavaşça omuzunu omuzuma vurdu. "Uyanmış senin ki" diye devam etti. Alaylı bir şekilde gülümsüyordu.

"Aylin keser misin sesini" dedim gözümü Hakan'ı aldıkları odadan ayırmadan. "Eğlence çıktı değil mi sana?"

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now