23. BÖLÜM

103K 3.2K 575
                                    


Keyifli okumalar.

••

Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik, ancak çok basit bir sanatı unuttuk: Kardeşçe yaşamayı.
-Martin Luther King

••

En güvendiğin tarafından darbe yemek nedir bilir misin? Ben söyleyeyim. Kendini mahvolmuş hissedersin... yetersiz... kırılmış hissedersin... Bir daha kimseye güvenemezsin. Tam olarak bunları hissediyordum. Eve geldiğimden beri yatağıma yatmış ağlıyordum. Sevdiğim adam tarafından yediğim darbeden çok kardeşim dediğim insandan duyduğum şey beni yıkmıştı. Dostum dedim. Kardeşim dedim meğer beni seviyormuş. Güzel oyuncuymuş doğrusu. Hiçbir şey farkettirmedi. Bir de bana bir kızı seviyorum fakir olduğum için yüz vermiyor diyordu. Ne de güzel inanmıştım. Saftım ben. Ciddi ciddi saf. Hiçbir şeyi anlamayacak kadar saf... Ne yapacağım konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Bir yerden başlamalıydım. En önce iş bulmalıydım. Güneşi de amcamdan alamazdım çünkü param yoktu. Geceye olan borcumu da ödemeliydim. Evet ben evde böyle oturmamalıydım. Yarın ilk iş kalkıp bir iş bakmalıydım. Çocuk bakardım, ev temizlerdim ne iş olursa yapardım. Ama çalışmalıydım bir şekilde çalışmalı. Karnımın guruldadığını duyuyordum. Evde yiyecek bir şey olmadığına adım gibi emindim. O yüzden hiç arama çabalarına girmeden gözlerimi yumdum ve kendimi uykuya bırakmaya çalıştım.

••

Gözlerimi yine yağmurlu bir güne açtım. Kış kapıdaydı. Hemen yataktan kalkıp üzerime olabildiğince kalın şeyler giyip odadan çıktım. Ev buz gibi olmuştu. Soba vardı ama kömür yoktu. Mutfağa girdim ve dolabı açtım. Her zamanki gibi boş olduğunu görünce sinirle kapattım. Ne bekliyordum ki? Mutfaktan çıkıp dolaptan modası geçmiş  botumu aldım ve giydim. Aynaya şöyle bir baktım da cidden iğrenç gözüküyordum. Bunu umursamadan evden çıktım. Caddenin sonuna kadar boş boş yürüdüm. Nereye gitmeliydim. Önce marketlere haber bırakacaktım. Çocuk bakıcı arayan olursa bana ulaşmalarını söylemek için. Daha sonra meydana yürüdüm. Burada genellikle kafeler oluyordu. En son kafe maceramdan sonra bir daha kafe ile görüşemezdim. Duvarlarda yazan iş ilanlarına bakacaktım mecburen. Biraz daha yürüdükten sonra iş ilanlarını gördüm.
Merdiven temizliği.
Çocuk bakıcılığı.
Ev temizliği. Bunun numarasını alıp tuşladım.

"Merhaba."

"Buyrun."

"Ben ev temizliği için aramıştım."

"Maalesef biz işçi bulduk hanımefendi." Şanssızdım işte. Doğuştan şanssız.

"Peki iyi günler," deyip kapattım. Zaten bir işim düzgün gitmiyordu ki... diğer numarayı tuşladım.

"Merhaba."

"Buyrun," dedi ince bir ses.

"Ben çocuk bakıcılığı için aradım," deyip içimden dualar etmeye başladım.

"Ben size adresi vereyim görüşelim."

"Tamam siz adresi bu numaraya mesaj olarak atın ben hemen gelirim."

"Pekala görüşmek üzere," deyip kapattı. Beş dakika sonra gelen adrese bakıp bir dolmuşa bindim. Tam önünden geçiyordu. Bu konuda şans yüzüme vurmuştu. Boş bir yere geçip oturdum. Çocuk bakabilirdim herhalde. Geceyi düşünmemeye çalışıyordum ama aklımdan çıkmıyordu. Beni seviyordu ama onu engelliyordum. Açık açık söylüyordu işte. Bir de ben gidiyorum diyordu. Sen niye gideceksin ki ben giderdim zaten. Gitmiştim de.

  Dolmuş verdiğim adreste durunca koşar adım inmiştim. Ev lüks bir sitedeydi. Yağmur çiseliyordu. Koşarak siteye girdim. B bloğa gidip evin ziline bastım. Kapı açılınca apartmana giriş yapabilmiştim. Asansöre girip kata bastım. Aynada kendime çeki düzen verip asansör durunca inmiştim. Evin ziline basıp beklemeye başladım. Kapı açıldı bakımlı bir kadın girdi görüş alanıma.

GECENİN IŞIĞIWhere stories live. Discover now