75. BÖLÜM

96.6K 2K 113
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR

--

Öğrendiğimiz gerçekle hayat artık eski seyrindeydi. Yine işe gidiyor, işten dönüyor, uyanıp, uyuyorduk. Aynı monotonlukla devam ediyordu hayatımız. Hiçbir yenilik yoktu. Tamam kabul bu beni sıkıyordu. Aslına bakarsak son günlerde kendimi gerçekten çok sıkılmış hissediyordum. Üstüne bir de Gecenin saçma bir şekilde üzerimdeki baskısı eklenince hayat gerçekten sıkıcı gelmeye başlamıştı. Tuvalete giderken bile ona rapor vermemi istiyordu. Anlamsızca bir panik içerisindeydi. Ya da bana öyle geliyordu. Bilmiyorum. Öyle ki bazen Sinem ile buluşacağız dediğimde ben de geleceğim diyordu. Bu işte bir gariplik olsa da henüz çözememiştim. Başımın belada olmadığını düşünüyorum. Niye olsun ki?

  Hafta ortasında biriken raporlar ve toplantı analizleri ile kafayı yemek üzereydim. Öğle yemeğine bile çıkamamıştım. Şu sıralar işler öyle yoğundu ki aynı odanın içinde kocam ile gözgöze zor geliyordum. Zaten evde de manyak gibi iş yapıyorduk. Hayatımız iş güçten ibaretti.

"Işık." 

Kocamın bana seslendiğini ancak omzuma dokunduğunda anladım.

"Hım?" Başımı kaldırmadan göz kapaklarımı kaldırıp baktım ona.

"Aç değil misin?"

Başımı iki yana sallayıp konuştum.

"İşler çok yoğun. Baksana tuvalete gidecek vaktim bile yok."

Hafifçe kıvrıldı dudakları.

"Güzelim patron benim. Sakin ol," deyip bu defa genişçe sırıtmaya başladı.

"Ondan korkuyorum ya zaten," diye takıldım.

"Hadi. Kalk."

Önümdeki dosyaları toplayıp kapağını kapattı. Koltuğumun arkasına astığım deri ceketimi alıp üzerime geçirdim. Şu sıralar bu ceketi üstümden çıkarmıyordum. Sanırım yeni bir ceket almalıydım. Zira her gün üzerimde bunu gören insanlar artık giyecek başka bir şeyi yok zavallının demeye başlayacaklardı.

Gece kolunu omzuma atıp odadan çıktı. Sekreterine hiçbir açıklama yapma gereği duymadan direk asansöre ilerledik. Düğmeye bastıktan sonra yanaklarını şişirip beklemeye başladı. Şu an o kadar sevimliydi ki... dayanamayıp işaret parmağımı yanağına dokundurdum. Şişirdiği yanağı içeri çöktü ve bu bana bir çocuğun oyun oynarken aldığı zevk kadar zevk verdi. Aynı zamanda onu da gülümsetti. Nihayet asansör kata geldiğinde ikimiz de asansöre girdik. Zemin katın düğmesine bastıktan sonra asansörün duvarına yaslandı. Sağ tarafındaki demire gözüm kayınca kafamın iç güdüsel olarak sızladığını hissettim. Geçen sefer yine asansörde azmış ve kafamı o duvara çarpmama neden olmuştu. Bu gün ise diğer asansör günlerine oranla düşünceliydi. Yani gözleri üzerimde değil ve beni arzulamıyordu. Garip...

Asansör sekizinci katta durdu. İçeri bir kadın ve adam girdi. Birbirlerine ters bakışlar atıp olabildiğince uzakta durdular. Adamın telefonu çaldı. Kadın çaktırmadan gözünün ucuyla bakmaya çalışsa da telefona baktığı bariz ortadaydı. Ekranda her kimin adı yazıyorsa kaşları çatıldı. Adam meşgule attı. Aynı zamanda Gece de bana ters bir bakış attı. Sanırım onları dikkatle izlememe kızmıştı. E önümdelerdi sonuçta.

"Açsaydın ya. Çok sevgili anneciğin yine ne diyecekti acaba?"

Acaba Geceyi fark etmemişler miydi? Çünkü ne de olsa insan patronunun önünde tartışmak istemez.

"Şu imaları kes artık Hande!." Adam kadını çok fena bozmuştu. Bizim yanımızda onu azarlaması ne kadar doğruydu. Parmaklarına baktım. Yüzükleri vardı. Evliydiler büyük ihtimalle.

GECENİN IŞIĞIWhere stories live. Discover now