64. BÖLÜM

91.6K 2.2K 339
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR.

••

Nefsine hâkim olamayan, hiçbir şeye hakim olamaz.
-Emile Zola

••

Günüm zehir zemberek geçiyor. Yalçınbana her zamankinden daha fazla iş yaptırıyor. Mail kutuma birkaç mesaj gelmişti. Ama bakamıyordum. Yarın Muğla'ya gideceği için tüm işleri bu günden yapıyordu. Elbette ki olan bana oluyordu. Sabahtan beri girdiğimiz tüm toplantıları neredeyse baştan sona kaleme aldım. Daha sonra da anlattım. Mesaimin bitmesine yarım saat kala daha normaldi Yalçın.

"Işık Hanım işiniz bittiyse çıkabilirsiniz."

Vay canına. Bu gün ilk kez eskisi gibiydi.

"İyi günler Yalçın Bey."

Gülümseyerek odasına döndü. Dağınık olan kağıtları topladım. Ajandamı kasaya koydum. Çantamı koluma taktığımda açmaya fırsat bulamadığım mailler geldi aklıma. Daha sonra boş verdim.

Bugün bir değişilik yapıp kocamı lobide beklemek yerine yanına gidebilirdim. Asansöre ilerleyip son katın düğmesine bastım. Asansör yukarı çıkarken ben üzerime çeki düzen veriyordum. Kapı açılınca bu katın ne kadar sakin olduğunu fark ettim. Bizim kat böyle değildi. Hep bir koşuşturma vardı. Gece'nin asistanı hâlâ yerindeydi. Beni görünce eli telefona gitti. Başım ile onu engelledim. Peki anlamında kafasını salladım. Kapısının önüne geldiğimde iç güdüsel olarak elim kapıya vurmak için yumruk oldu. Daha sonra kendi kendime gülüp kapıyı çalmadan açtım. İşlere öyle çok dalmıştı ki başını kaldırıp bakmıyordu bile. Nihayet beni fark ettiğinde siyah çerçeveli gözlüklerini çıkarıp yerinden kalkmıştı. Elimdeki çantayı ortadaki masaya bırakıp yanına gittim.

"Sürpriiizz."

"Ne güzel bir sürpriz bu," deyip beni kollarının arasına aldı. Ve gevşedim. Sabahtan beri ilk kez bedenim rahatladı. Demek ki ihtiyacım olan tek şey oymuş.

"İşin erken mi bitti?" Benden ayrıldığında sorduğu ilk şey bu oldu.

"Evet. Yalçın da çıkmama müsade edince yanına geldim."

Gülümsedi ve yanağımdan bir makas aldı.

"Bekle bakalım. Ufak bir işim var hallettikten sonra akşam yemeğine çıkarız."

"Tamam," deyip karşısındaki koltuğa oturdum. O da tekrardan koltuğuna oturdu. Gözlüğünü takıp işlere odaklandı. İş adamı havasındayken çok çekiciydi. Şu an tam yemelikti. Bacaklarımı istemsizce birbirine bastırdım. Gözlüğünün altından bana baktığını hissettim. Utançla kafamı eğdim.

Utanacak ne var? Kocan o senin.

Sürekli bunu bana hatırlatan bir iç sesim vardı. Sanki ben bilmiyordum Gece'nin benim kocam olduğunu. Ama istemsizce utangaçlık oluyordu. O tekrar işine döndüğünde ben de başımı kaldırıp izlemeye başladım. Elinin altındaki kağıtlarda her ne yazıyorsa çabucak bir şeyler karalıyordu üzerine. Diğer kağıda ise düzenli bir şekilde yazıyordu.

"Yardım etmemi ister misin?" diye sorduğumda çabucak başını kaldırıp reddetti. İşinde çok titizdi. Israr etmedim. Hem izlemek daha cazip geliyordu. Hızla çalışan sol elini dikkatle izliyordum. Yukarı çıktıkça sallanan pazılarını gördüm. Gece solaktı. Daha yeni fark ediyordum bunu. Nikahta imza atarken bile fark etmemiştim. Oysa böyle şeylere takıntılı bir insanımdır.

"Bitti," deyip hızla kalktı deri koltuktan. Gömleğinin ilk iki düğmesini açmıştı. Kıravatını toplantıdan toplantıya taktığını düşünüyordum. Şu an yoktu. Askılıktan ceketini aldı. Üzerine geçirdiğinde ne kadar yakışıklı olduğunu bir kez daha fark ettim. Elini uzatıp bekledi. Çakıldığım koltuktan kalkıp elini tuttum. Elimin ne kadar terli olduğunu fark edince geri çektim. Sanki ben kalem sallamıştım. Yaptığımı fark edince bu defa göz devirerek elimi tuttu.

GECENİN IŞIĞIWhere stories live. Discover now