46. BÖLÜM

137K 2.7K 883
                                    

Keyifli okumalar.

••

Sana bir iyi bir de kötü haberim var. İyi haber; henüz ölmedik, kötü haber; hala yaşıyoruz.
-Anton Çehov

••

Tüm gece boyunca içip kafayı dağıtan benmişim gibi başım fena halde zonkluyordu. Bizimkiler gayet normallerdi. İçimin derinliklerinden gelen bir ses dün gece hakkında hiçbir şey hatırlamadıklarını söylüyordu. Öyleydi büyük ihtimalle. Sinem güne gözlerini bizim evde açtığını görünce şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı. Bok vardı sanki bu kadar içecek! Abim dün gecenin yorgunluğu ile  işe gitmişti. Sinem de kahvaltısını yapıp evine geçmişti. Biz ise kuzenlerle evde oturup daha ne kadar sıkılabiliriz diye düşünüyoruz. Haziran ayının kavurucu sıcağında dışarı çıkmak işimize gelmiyordu doğrusu. Sanırım en iyisi akşam üzeri çıkmaktı. Akşama kadar da sıkılacaktık. Annem ve halam yengemlere gitmişti. Akşama kadar da gelmezlerdi. Güneş yaz okulundaydı. Üçümüz koca evde bir türlü yapacak bir şey bulamıyorduk. Öylece televizyonun karşısında oturuyorduk. Kimseden de çıt çıkmıyordu. Konuşan tek biri vardı. O da bilinç altımdı. Sürekli aynı şeyi tekrarlıyordu. Oku artık şu mektubu. Gerçekleri öğrenelim. Öyle bir niyetim yoktu. Gerçekler canımı yakacaktı. Biliyorum... bu yüzden bile bile kendimi üzmek istemiyordum. Kabul, merak ediyorum. Lakin henüz merak duygum korkumun üstesinden gelememişti. Düpedüz korkuyordum işte.

Korkak.

  Levent artık evde oturmaktan bıktığını söylüyordu. Elif de ona katılmıştı. Pekala, ne yapmalı? Bara gidebiliriz aslında.

Ne işiniz var gündüz saatinde barda?

Bilinçaltımın her şeye karışması normal değildi. Ama, cidden barda ne yapacaktık ki? Evet bu kötü bir fikirdi. Başka da bir şey gelmiyordu aklıma. Bizimkilerden de çıt çıkmıyordu zaten. Sanırım televizyon programı dikkatlerini çekmişti. Onu izliyorlardı. Ah hadi ama dikkatlerini çeken program evlilik programıydı. Bunu mu izliyorlardı? Gözlerimi devirerek yayıldığım koltuktan kalkıp odama çıktım. Girer girmez gözüme çarpan şey mektup zarfıydı. Ayaklarım istemsizce oraya çekilmişti. Elim zarfa uzandı ve ürkekçe onu elime aldım. Merak ediyordum elbette.

Hadi Işık oku onu.

İçimdeki benin ısrarlarına dayanamayıp zarfı açmaktan korkuyordum. Elim yanmışçasına zarfı tekrar aldığım yere koydum. Bir süre okumasam zararı olmazdı herhalde.

••

Bir hafta geçmişti. Onsuz...

Neden o ölmüş gibi konuşuyorsun? O geri gelecek.

Pekala, bu defa cidden haklıydı. Ama bendeki psikoloji de altüst olmuştu. Merakla yanıp tutuşan bir yanım vardı. Ve daha fazla karşı koyabileceğimi de düşünmüyorum. Bir hafta içinde öğrendiğim ve moralimi bozan başka bir durum vardı. Halam ve eniştem kavga etmiş ve esasında halam bu yüzden buraya gelmişti... zavallı halam, onu çok seviyordum. Ama kocası ona değer vermiyordu. Onu incitmekten kendini alıkoymuyordu. Bunun herkes farkındaydı. Düzeltmek için çaba gösteren yoktu. Ki halam öyle istiyordu. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de Gece'nin aramayışı vardı. O zaten başlıca bir problemdi benim için. Pekala, artık gerçekten de bazı şeyleri öğrenmenin vakti gelmişti. Evde yalnız olmasam da şu an odada yalnızdım ve mektubu okuyacak ortama sahiptim. Çalışma masamın en alt kasasında muhafaza ettiğim zarfı çıkarıp yatağıma oturdum. Ellerimin arasında olan kağıt parçasına bakıp yüzümü buruşturdum. Umarım beni üzmezsin. Zarfı kenarından yırtıp ikiye katlanmış kağıdı içinden aldım. Gözlerimi yumup kendimi tamamen buna hazırlayıp mektuba göz gezdirdim. Güzel bir yazısı vardı. Gözlerim satır başına dönüp dikkatle yazılmış satırları okumaya başladı.

GECENİN IŞIĞIOn viuen les histories. Descobreix ara