44. BÖLÜM

140K 2.7K 308
                                    

Keyifli okumalar.

••

Uçurtmalar rüzgar gücü ile değil o güce karşı koydukları için yükselirler.
-Winston Churchill

••

Hayat kısa, yol uzun... elbette bu yolda karşımıza dikenli bahçeler, çukurlar çıkacak. Önemli olan o engelleri yılmadan geçebilmek. Başarabiliyor muyduk? Şu sıralar evet... bu her zaman böyle olmayacaktı elbette. Gece'nin aceleciliği, öğrendiğim gerçek... iki gündür, tam iki gündür beynim fazla mesai yapıp bu konuyu düşünüyordu. Başım dertteydi dertte olmasına, üstüne eklenen bir endişe daha vardı. Gece'nin evliliğe olan yaklaşımı. İstemeden işittiğim konuşmalar aklıma tekrar gelmişti.

--

"Gece bu kadar acele etme yavrum."

"Acele değil anne. Işık ile evleneceğim dediysem evleneceğim," diye bağırdı.

"Bak Gece, anlamıyorsun... o seni tam olarak tanımıyor. Sen bir yere bağlı olarak yaşayamazsın. Bunu biliyorum. Bu kadar aceleci davranma. Birbirinizi iyi tanıyın. Seni iyi biliyorum. Ufak bir tartışmada yine eskisi gibi ola-"

"Anne yeter! Eskiler eskide kaldı! Her seferinde yüzüme vurma!"

--

Neydi bu eskiden kastı? Ne yaşamıştı bu adam? Peki ya annesinin söylediği gerçek miydi? Bir yere bağlı kalamıyor muydu? Böyleyse biz nasıl evlenecektik? Öfke kontrolsüzlüğünü biliyorum. İleri boyutta şiddet mi uygulardı? Eski dedikleri neydi? Kafam öyle doluydu ki... O akşamki yemekten sonra Gece ile görüşmemiştik. İşler yolunda gitmiyormuş. En azından bana böyle söylemişti. Pazartesi günü işe başlayacaktım. Gece ile bu konuyu konuşmuştum. İlk başta katiyen izin vermese de daha sonra barda onun yanında çalışmama izin vermişti. Maaş konusu ise tamamen benim istediğim şekilde olacaktı. Bana hakkımı ödeyecekti. Fazla bir miktar teklif ederse asla kabul etmeyeceğimi söylemiştim ve kendi istediğimi kabul ettirmiştim. Elimde telefon mesaj bekliyordum. Ondan bir mesaj... halbuki ben de atabilirdim. Bu konuda biraz çekimserdim. Bu akşam halamlar Bursa'dan geliyordu. Levent ve Elif illaki gelirdi. En son nişanda gelmişlerdi ve o günkü talihsizlik yüzünden hasret bile giderememiştik. Annem akşam için yemek yaparken ben her zamanki gibi yardım edemiyordum. Çünkü becerikli değildim. Yapamıyordum işte!
Penye şortumun ufak cebindeki telefonum titredi.

GECE
Nerdesin?

Evde.

Başka nerede olabilirdim. Soru muydu bu?

GECE
İyi! Çıkma evden.

Emredersiniz! Ya sabahtan beri adamdan mesaj bekliyorum gelen şeye bak! Telefonu sinirle koltuğa bıraktım. Ne zaman normal olacaktık biz? Artık ciddi ciddi bu soruya bir cevap arıyordum.

••

Annem her zamanki gibi yine döktürmüştü. Tam elimi uzatıp bir sarma alacakken annem elime vurup engelledi.

"Saygısızlık etme," diye ikaz etti. Sinirle omuz silktim. Zaten Gece'ye sinirliydim.

"Nerde kaldılar ya?" diye sızlanıp sandalyeye oturdum. Babam da henüz gelmemişti. Abim odasındaydı. Güneş de televizyon izliyordu.

"Kızım sen 7 aylık falan da değilsin ne bu sabırsızlık?" diye takıldı annem.

"Acıktım anne," diye mırıldandım. İçeriden gelen melodi sanırım benim telefonumundu.

GECENİN IŞIĞIWhere stories live. Discover now