106. BÖLÜM

75.4K 2.4K 1.4K
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR

••

İnsanların en güç inandığım tarafı değişmezlik, en kolay inandığım tarafları ise değişikliktir.
-Montaigne

••

Ben küçükken annemle babam kavga ettiği zaman kendimi hep odaya kapatırdım. Onlar hiç düşünmeden bağıra bağıra kavga ederken bizim psikolojimizi hiç akıl edemezlerdi. Abim bu konuda benden daha dirayetliydi. Bense hassas. Onlar en ufak bir tartışma yapsa bu beni olumsuz etkilerdi hep. Annem bazen babama kızar hatta daha da ilerletip küserdi. Hatasını anlasın diye bir iki ay konuşmazdı onunla. Ben o süre zarfında nereye savrulduğunu bilmeyen bir rüzgar gibi olurdum. Sanki annemle konuşursam babam kızacak babamla konuşursam annem darılacak diye içime kapandıkça kapanırdım. Bu yüzden annem beni hep içine kapanık diye ifade ederdi. Benim içime kapanıklığım onlar yüzündendi. Aslında içime kapanık değildim. Dışarıya kapalı içime açıktım. İçimdeki o ses olmasa yalnızlıktan ölürdüm o zamanlar. Şimdi de o ses hayli yerindeydi. Ne zaman sıkışsam ne zaman fikirsiz kalsam hop diye ortaya çıkıyor. Bana bendeki ikinci kişi olarak yardım ediyordu.
Yani anne baba kavgasında tanıştığım iç sesimle bir dost olduk. Şimdi çok çok daha büyük konuda iç sesimle zıt düşüyorduk. Gece'nin bana ihanet etmediğini öğrenen vücut hücrelerim elinde neon tabelalarla harekete geçmiş çılgınca dans ediyordu. Anlamadıkları bir şey vardı. Gece bana ihanet etmemişti ama çok büyük yalanlar da söylemişti. Yenilir yutulur yalanlar değildi bunlar. Babamın hastalığını kullanarak beni kendine mahrum bırakmıştı. Tüm bunları öğrendikten sonra onun zekasına bir kez daha hayret ettim. Ama aklımın almadığı bir diğer konu da Gece'nin Yalçın karşısında neden bu kadar çaresiz oluşuydu. Yahu benim tanıdığım Gece böyle bir tehdit karşısında Yalçın'ı öldürür hatta öldürmekle kalmaz cesedini de yakardı. Onun Yalçın'ın karşısında elini kolunu bağlayan başka bir şey daha vardı. Evet beni kaybetme korkusu da vardı ama başka bir şeyler de olduğuna eminim. Belki de aileyle ilgili olabilirdi. Onların aile mevzularını hiç anlamıyordum. Kafa da yormuyordum zaten.

Gece'nin ansızın çıkageldiği geceden sonra 2 gün geçmişti. Bu 2 gün boyunca her gece ve her sabah -aslına bakarsak her an- bundan sonra ne olacağını düşündüm. Gece'nin de dediği gibi her aşk ortada bir ihanet yoksa ikinci bir şansı hakeder miydi? Diğer aşkları bilmem ama bizim aşkımız zaten birçok kez şans verilmiş bir aşktı. Ki bu çok büyük bir durumdu. Kafam allak bullak olmuş vaziyette kalmıştım. Bir de Ulaş arayıp avukatın davayı kabul ettiğini söylemişti. Gece'nin karşısında üstünlük sağlayabilmek için her şeyi yapacakmış. Bu yüzden ilk olarak Gece yüzünden görevi kötüye kullanıp babamın kesinlikle yurt dışında tedavi görmesini söyleyen doktoru bulacaktı. Tüm bunların bir anda gelişmesi hayatın sanki bana bir oyunu gibiydi. Sanki o avukata gitmemem için beni bağlayan bir pranga vardı ayak bileğimde. Ah... Doğru o pranga zaten vardı. Dövme aklıma geldi. O bile Yalçın ile inatlaşmasının bir sonucuydu. Yalçın ölmeden önce o dövmenin sahibi ben olmalıydım demişti. Tüm bu olanlar şaşkınlık verecek cinste karışıktı. Bundan sonrasıyla ilgili ne olacak fikri zihnimden bir an için çıkmıyordu. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum ve bu aşamada bana kim yardım edecek onu da hiç bilmiyorum. Elif desen o zaten her şeye karşı önyargılı. Gece ismini duyunca bile tüyleri ürperiyor. Bu evde de tamamen mecburiyetten ak kalıyordu. Yoksa Gece'nin parasıyla dönen evde yaşamak ona cehennem gibi geliyordu.

"Madem ne yapacağını şaşırmış haldesin. O halde bir evlilik terapistine git."

Elif sonunda yakıp yıkıcı fikirlerinin ardından daha yapıcı bir fikir sunmuştu. Fikir mantıklı gelse de bunu ne ara yapacaktım ki? Karnım almış başını gidiyor yataktan kalkacak gücü zor buluyordum kendimde. Ama bu kesinlikle çok güzel bir fikirdi. Ve ihtiyacım olan da bu gibiydi. Belki bir evlilik terapisi işe yarar ve benim mantıklı kararlar vermemi sağlardı.

GECENİN IŞIĞIWhere stories live. Discover now